Eşleşmeye bakış: İngiltere - Danimarka

Eşleşmeye bakış: İngiltere - Danimarka

EURO 2020 yarı finalinde, tarihindeki ilk Avrupa şampiyonluğunu arayan İngiltere’nin rakibi, 92’yi tekrarlamak isteyen Danimarka olacak. Peki, dev maç öncesi saha içi görüntü bizlere ne söylüyor? Birlikte göz atalım.

Alperen Doğan - TRT SPOR

EURO 2020’nin ikinci yarı final maçı, profil olarak birbirine zıt gözüken iki ekibin mücadelesine sahne olacak.

Turnuva başından beri, mağlup olduğu Finlandiya ve Belçika maçları da dahil olmak üzere her sınavında oldukça tempolu, enerjik ve üretken bir görüntü çizen Danimarka, izleyicilere keyif sunuyor.

İngiltere’de durum tam tersi… Teknik direktör Southgate, güvenliği ön plana aldığı ve biraz daha savunma yönü ağır basan oyuncular kullandığı sistemiyle takımını yarı finale taşıdı.

Dilerseniz, takımları incelemeye Danimarka ile başlayalım.

Turnuvanın pres makinesi

Danimarka, Avrupa Futbol Şampiyonası’nın pres gücü en yüksek takımları arasında yer alıyor.

Finlandiya maçına Eriksen’li ve dörtlü savunma düzeniyle çıkan ekip, yıldız futbolcunun rahatsızlığı sonrası üçlüye dönmüştü.

Aslında Hjulmand’ın elindeki stoperler, fiziki koşulları itibarıyla oyunu önde oynamaya elverişli gibi gözükmüyor. Bununla birlikte, orta sahadaki Delaney ve Hojbjerg başta olmak üzere hücum beşlisinde adeta ‘pres makineleri’ bulunuyor.

Braithwaite ve Poulsen, bu tanıma doğrudan hitap eden iki forvet oyuncusu. Eriksen’in yokluğunda formayı alan Damsgaard ise tam anlamıyla bu iş için yaratılmış.

Futbol araştırma portalı FBREF verileri, Mikkel Damsgaard’ın pres gücünü onore eden bir veri sunuyor. Portalın araştırma kapsamına aldığı tüm ligler içerisinde genç futbolcu, bu sezon maç başına en fazla hücum presi uygulayan oyuncu konumunda.

Hjulmand’ın ekibinin baskısını aşmak kolay değil. Yine de bunun başarılması halinde, karşılayıcı role bürünebilecek iki orta saha ve beşli savunma bloğu ile stoperlerin yavaşlık problemini minimum düzeyde hissediyorlar. Rakipler, burada bireysel beceriye ve patlayıcı güce ihtiyaç duyuyor. Birazdan, Sterling üzerinden bu düşünceyi de masaya yatıracağız.

Danimarka’nın üçüncü bölgede kalmasını sağlayan tek şey baskısı değil. Ekipte, rakip savunma temasına rağmen topu tutabilen ve koşuculara dağıtabilen forvet oyuncuları var. Ayrıca başta Maehle olmak üzere çizgileri harika kullanan kanat beklere sahipler.

Küçük örneklerle, Danimara presinin getirilerine ve Maehle’ye göz atalım.

Aslında bu pozisyon, çıkarken yapılan bireysel hata üzerinden okunabilir ki belki doğrusu da budur.

Yine de, kadrajdaki Belçikalı oyuncu sayısı kadar pres çıkaran ve hata sonrası saniyelik reaksiyonlarla organize olup gol pozisyonuna giren Danimarka’ya hakkını teslim etmek gerekir.

Yussuf Poulsen’in henüz ilk dakikalarda attığı golle başlayan bu maçta mağlup olmalarına rağmen, turnuvanın en etkileyici performanslarından birini izlettirmişlerdi.

Yine mağlup oldukları bir müsabaka, rakip Finlandiya.

Son derece tehlikesiz bir taç atışında Hojbjerg, rakibinin topu düşüreceği noktayı önceden seziyor ve net şekilde kazanıyor. Topu alır almaz, sol kanatta hareketlenen Braithwaite’e kazandırıyor. Sonrası bir gol pozisyonu…

Danimarka’nın kanat beki Joakim Maehle’nin, her iki ayağını da belli oranda kullanabilen ve amiyane tabirle ‘kalenin yolunu bilen’ bir oyuncu olmasının artılarını da iki örnekle takip edelim.

Danimarka karşısında duran top kazanan Rusya, tüm riskleri alarak ileri çıkıyor.

Braithwaite ve Hojbjerg’in mücadelesi sonrası top, sol kanattan ileri fırlayan Maehle’ye ulaşıyor.

Uzun süre dribblingini sürdüren Maehle, sol çaprazdan sağ ayağıyla düzgün bir vuruş yaparak takımını rahatlatıyor.

Yine bir Danimarka atağı, bu kez Maehle sağ kanatta.

Taç atışı sonrası sırtı dönük top alan ve şık bir pas çıkaran Jensen, Maehle’yi topla buluşturuyor.

Yıldız oyuncu, bir önceki örneğin tam tersiyle yine fileleri buluyor: Sağ kanattan sol ayakla vuruş.

Danimarka, olası galibiyet senaryosu için kanat beklerinin yanında, İngiltere savunmasının bırakacağı kısa boşluklarda Damsgaard'ı da etkili kullanmaya çalışacaktır.

Genç futbolcu, hem yay içi ve çevresinde şut tehdidi hem de top indirecek forvetlere sürekli yakın oluşuyla takımın hücum şablonunu kıymetlendiriyor. Bu yönüyle, İskandinav ekibinin temposunu yakalaması durumunda gol/asist katkısı vaat ediyor.

Bunun yanında, Hojbjerg-Delaney ikilisi de normal şartlarda beklenti dışı varsayılacak tabela katkısını olağan hale getirmiş durumdalar. Uzun boylarıyla duran toplarda, şut meziyetleriyle her türlü hücum aksiyonunda ve pres güçleriyle geçişlerde etkili olan bu ikilinin bir üyesi, İngiltere karşısında da sahne alabilir.

Radikal bir tercih ve bunun getirileri

Biraz da İngiltere üzerinden gidelim.

Gareth Southgate, satırlar içerisinde değinildiği gibi turnuva öncesi radikal ve eleştiri oklarını üzerine çekeceği bir karar verdi.

Kağıt üzerinde İngiltere, EURO 2020’ye son yılların en iddialı kadrosuyla geliyordu. Kane, Rashford, Calvert-Lewin gibi formda ve kaliteli golcüler, Mount, Foden, Sterling, Sancho, Grealish gibi pek çok üretim ayağı, çok zengin bek rotasyonu ve Maguire’ın dönüşüyle güvenilir bir savunma hattı…

Düşüncede bu takım her şeyi ama her şeyi oynayabilirdi. En cesur oyun kimliklerinde bile boşlukları kapatacak personeli vardı. Southgate, belki de takımının kapasitesini kısıtlama pahasına daha tutucu ve güvenliği öncelik alan bir oyun tercih etti.

Dört savunma, bazen beş savunma oyuncusunun önünde Rice ve Phillips gibi iki emniyet ve hatta kanatlarda da zaman zaman bek oynama özelliği bulunan Bukayo Saka…

Bu tip keskin kararların sahada iki karşılığı olmalı: Birincisi iyi sonuç almak, ikincisi de tercih edilen oyun yapısının sahada vaat ettiği şeylere karşılık bulması.

İngiltere, hem maç kaybetmeyerek hem de şu ana dek hiç gol yemeyerek her iki karşılığı da aldı.

Southgate, şu ana dek en ciddi sınavını Almanya karşısında verdi. Löw’ün ekibi, iki kanat bekini etkili kullandığı maçlarda müthiş bir üretim gücü kazanıyor ancak onların kısıtlanması durumunda problem yaşıyordu.

Kanat beklerini durdurmak için iki popüler tercih var. Biri üçlü savunmaya dönmek, diğeri de kendi kanat oyuncularına 90 dakikalık savunma görevi vermek. Southgate ilkini tercih ederek istediği sonucu aldı.

Bu kez kendisi adına daha zor bir sınava çıkıyor olabilir. Yine beklerini iyi kullanan ancak pres gücü yüksek, şu ana dek oynadıkları tüm takımlara oranla rakip alana çok daha iyi yerleşen ve fiziksel olarak kendileriyle eşleşebilecek bir rakibe karşı sınav verecekler.

Burada tecrübeli teknik direktörün tercihleri önemli olacak. Ukrayna maçına Sancho’nun dahil olduğu bir 4-3-3’le çıkan Southgate, rakibinin yan toplar başta olmak üzere savunma zaaflarından faydalanıp net bir skor almıştı. Bu maçta aynı düzeni korur mu yoksa yeniden çalışkanlık oranı yüksek bir hücum oyuncusu mu tercih eder, birlikte göreceğiz.

Danimarka karşısında İngiltere adına turnuvanın yıldızı Raheem Sterling kilit bir rol oynayacak. Satır aralarında bahsedildiği gibi Hjulmand’ın ekibi, şu ana dek ön alan presi aşılsa dahi savunma oyuncularının hantallığından kaynaklanacak problemi fazla hissetmedi. Sterling bu durumu değiştirebilir.

Toplu ve topsuz aksiyonlarıyla yıldız futbolcunun turnuva kesitlerine göz atalım.

Hırvatistan savunmasında Gvardiol oyundan düşüyor.

Takımın stoperleri Vida ve Caleta-Car, aksiyonun içindeki Phillips ve Kane ile eşleşmek için sola kayıyor. Bu esnada, ters taraftaki savunma oyuncuları reaksiyon vermekte ve bu iki stoperin boşluğunu doldurmakta gecikiyor.

Cezayı kesen isim, süratini kazandıktan sonra durdurulması çok güç Sterling…

Sterling, Almanya karşısında sağ kenarda aldığı topu merkeze taşıyarak pası veriyor.

Harry Kane’den Grealish’e, ondan da Shaw’a taşınan pozisyon esnasında Sterling, kendisini olası ofsayt pozisyonundan kurtarıyor. Kale sahasında doğru pozisyon alıyor ve temiz bir bitirici vuruşla, o dakikaya kadar üretim problemi çeken takımını üstünlüğe taşıyor.

Rakip Ukrayna, henüz maçın başı.

Sterling, Manchester City’de de alışık olduğu gibi taç çizgisine yapışık halde topu alıyor. Bu esnada Ukrayna savunması tümüyle yerleşmiş ve dengeli görünüyor.

Shaw’un koşuya başlamasıyla Sterling de hızlanıyor. Kendisini karşılayan savunma oyuncusu, onu kale yönünden uzaklaştırma adına ters tarafa yönlendiriyor ve hatta temasta da bulunuyor.

Sterling’i bu faktörler durduramıyor. Kısa mesafede ivmesini kazanıp nefis bir pas veriyor. Sonuç: Harry Kane’in golü.

İngiltere, mutlaka Sterling'in etkili performansına ihtiyaç duyacak. Harry Kane'in hücum yükünü hafifletmek ve topla buluşacağı alan bulmasını sağlamak için de Sterling'in ne vereceği belirleyici olacak. İngiltere'nin galibiyet senaryosunda skor katkısı vermesi de muhtemel.

Ek olarak, her ne kadar boy ortalaması yüksek bir takımla oynuyor olsalar da İngilizlerin zaman zaman paylaşım problemi yaşayan Danimarka'ya karşı duran top etkinliği de öne çıkabilir.

Hangi takım ilki yaşayacak?

İspanya-İtalya’dan farklı olarak, İngiltere-Danimarka eşleşmesinde milli takımlar düzeyinde final oynamış bir oyuncu veya teknik direktör bulunmuyor.

Tüm saha içi faktörler bir yana, bu tip maçlarda mental bir savaş verileceğini ve alışkın olmadığımız görüntülerle karşılaşabileceğimizi unutmamak gerek.

Olumlu bir örnek olarak, Danimarka’nın Çekya’ya attığı ilk golü hatırlayalım. Çekya, turnuvanın en iyi duran top savunmasına sahip takımları arasında belki de zirveyi zorluyordu. Danimarka ise çok fazla korner kazanmasına ve vuruş yapabilecek oyunculara sahip olmasına rağmen, Stryger’in alçak ortalarından sonuç alamıyordu.

Stryger’in havalandırarak yaptığı orta, ceza sahasındaki hareketlilikle beraber Delaney’i tümüyle boşa çıkardı ve Hjulmand’ın öğrencilerine skor avantajı kazandırdı.

Güçlü ve zayıf yönleriyle, oyun kimlikleriyle birbirlerine göre ayrışan iki ekibin mücadelesi muhtemeldir ki oldukça keyifli geçecek. Peki, maç sonunda hangi takım bir ilki yaşayacak?

Çarşamba akşamı, cevabı TRT ekranlarında öğreneceğiz.