Finale bakış: İtalya - İngiltere

Finale bakış: İtalya - İngiltere

EURO 2020’de büyük final geldi çattı. Dev maçta İngiltere ve İtalya kozlarını paylaşacaklar. Peki hangi takım, saha içinde hangi yönüyle ağır basıyor? Kimin güçlü yönleri, diğerinin zaaflarını tehdit ediyor? Birlikte inceleyelim.

Avrupa Futbol Şampiyonası’nda artık kupanın sahibini öğrenme zamanı.

Büyük finalde, Wembley Stadyumu’nda ev sahibi İngiltere, “Futbol evine dönüyor” sloganını şampiyonlukla taçlandırmak için sahaya çıkacak.

İtalyanlar da onbinlerce İngiliz’in önünde oynayacakları tarihi maçta kupayı Roma’ya götürmek için mücadele verecek.

Peki, dev maç öncesinde oyun anlamında bizleri neler bekliyor?

Takımların yaşayabilecekleri potansiyel problemler, ağır basacakları noktalar ve öne çıkabilecek futbolcular ekseninde ‘saha içi’ bizlere neler söylüyor?

Birlikte inceleyelim.

İtalya ilk kez ‘mahkum takım’ hüviyetinde oynadı

İtalya, İspanya karşısında turnuva başından bu yana ilk kez ağırlıkla yarı sahasında kaldı.

Bu tahmin edilemez bir durum değildi. Spinazzola’nın yokluğunda ekibin sahayı genişletme problemi çekeceği aşikardı. Üstelik, üç merkez orta sahası ve orta saha kimlikli forvetiyle İspanya, topa doğrudan talip olduğu bir oyun yapısıyla sahaya çıktı.

Burada, İtalya için tahmin edilemeyen (veya umulmayan) farklı noktalar vardı. Gök mavililer, topun arkasına geçtikleri dakikalarda “sahte 9” kimlikli Dani Olmo’nun aksiyonlarını ve savunmalarının arasına atılan ve çizgiden merkeze taşınan topları durdurmakta çok zorlandılar.

Bununla birlikte Mancini’nin ekibi, turnuva başından beri sıklıkla girişiminde bulunduğu ancak golle tamamlamakta zorlandığı geçiş hücumlarında bu kez fileleri havalandırmayı başardı. Yani bir noktada maç başında hedeflenen plandan sonuç alabildiler.

İngiltere, üretim zorunluluğuyla yüzleşti

Turnuva başından beri hiçbir maçta gol yemeyen ve doğal olarak geri düşmeyen İngiltere, bu sayede ‘şampiyonanın en iyi savunma ekibi’ kartının faydalarını toplayarak yarı finale gelmeyi başarmıştı.

İngilizler adına en büyük soru işareti, olası geri düşme durumlarında ve doğal olarak üretme mecburiyeti yaşadıklarında nasıl bir reaksiyon verecekleri üzerineydi.

Danimarka, Damsgaard’ın şık serbest vuruş golüyle öne geçerek bu soruya cevap bulmamız için uygun ortamı hazırladı. Southgate’in ekibi, yediği gole kadar bulamadığı pozisyonları Harry Kane’i aktif ederek yakalamaya başladı.

Tottenham’da, Heung-min Son ile kurduğu uyumlu ikilide sıklıkla gezgin ve top dağıtıcı oyuncu olan Kane, turnuvada bu yönünü en çok ihtiyaç duyulan müsabakada gösterdi. Önce ceza sahasının sağ çizgisine deplase olduğu pozisyonda Sterling’e gol fırsatı hazırlayan yıldız futbolcu, kısa süre sonra Saka’ya bir sihirbaz pası çıkartarak takımının beraberlik golünde kilit rolü oynadı.

Turnuva boyunca olduğu ve maç öncesinde de beklendiği gibi Raheem Sterling, İngiltere ataklarında patlayıcılığının ve toplu-topsuz etkinliğinin meyvelerini toplayarak her iki golde de ana kahraman oldu.

İki yıldızının müthiş bireysel performansının yanında, turnuva boyunca eforlu oynamış ve bu müsabakada yorgunluğunu hissettirmiş Danimarka’ya karşı daha diri bir görüntü veren İngiltere, bu üretim sınavını geçerek finale ulaştı.

İtalya’yı nasıl tehlikeler bekliyor?

İtalya'yı konu alan bir önceki içerikte de belirtildiği gibi, Spinazzola’nın yokluğunun tanımı yalnızca bir sol bek kaybından ibaret değil.

Yıldız futbolcunun sakatlığı, Mancini’nin bütün bir kanadı sol bekine teslim ettiği ve Insigne başta olmak üzere pek çok oyuncusunu istediği noktada konumlandırabildiği şablonunu büyük ölçüde kaybetmesi anlamına geliyor. Bu da İtalya’nın alıştığı topa sahip olma oyununu zedeliyor.

Spinazzola’dan mahrum kalmanın yanında İtalya, bu kez şampiyonanın savunmaya en iyi yerleşen ekibine karşı mücadele verecek. Dörtlü defans bloğunun önünde Rice ve Phillips gibi hem enerjik, hem yıpratıcı hem de pozisyon bilgisi yüksek iki oyuncu bulunuyor. Mount da ofansif bir futbolcuya göre çalışkanlık gösteriyor. Takımın sağ kanadında, pek çok maçta bek oynama deneyimini yaşamış Saka bulunuyor.

Bu takıma karşı, önemli bir eksiği de yaşarken topu aldığınızda pozisyon üretme sıkıntısı yaşayabilirsiniz. Southgate’in ekibi gerekli savunma sabrını göstermeye alışkın. Ayrıca hemen her pozisyonda rakipleriyle fiziksel açıdan eşleşebiliyorlar.

Bir diğer alarm zili de top kaybı senaryosunda çalıyor. İngiltere’nin Sterling ve Saka’yı koşturabileceği, Mount ve Kane ile yönetebileceği etkili bir kontratak silahı var. Buna karşın İtalyan orta sahasında doğrudan ‘durdurucu’ profilde oyuncu olmadığı gibi açık alanda savunma hattı da problem yaşayabilir.

Di Lorenzo, turnuvadaki belki de en kötü sınavını Belçika maçında Jeremy Doku’ya karşı vermişti. Doku’nun toplu aksiyonlarını savunmakta zorlanan tecrübeli bek, bir pozisyonda da müdahalesiyle penaltıya neden olmuştu. Karşısında yine patlayıcı bir oyuncu olacak ki bu oyuncunun topsuz etkinliği de büyük tehdit içerecek.

İngiltere’yi nasıl tehlikeler bekliyor?

İtalya’nın tam tersi şekilde İngiltere, yarı sahada çok sayıda pozisyon üreterek değil rakiplerinin etkinliğini kısıtlayarak finale geldi.

Southgate’in ekibi, Mancini’nin aksine topu rakibiyle paylaşmayı daha çok seviyor ve buna alışık.

İtalya’nın bu talebinden vazgeçmesi ve İngiltere’yi üzerine çekmesi durumunda, dört savunma, defansif yönü ağır basan iki orta saha ve Grealish’in denklem dışı başladığı hücum hattıyla İngilizler arzu ettiği oyunu sahaya yansıtamama durumunu yaşayabilir.

İngiltere’de kaliteli savunma hattını daha da güçlendiren faktör bahsedildiği gibi Rice-Phillips ikilisi… Bu ikiliye karşı bir şeyler elde edebilmek için her şeyden önce güvenlik altına aldıkları alandan çıkarmak ya da bu güvenliği esnetmek gerekiyor. İtalya’da bunu dribbling yoluyla veya derin top tehdidiyle yapabilecek orta sahalar bulunuyor.

Southgate’in öğrencileri, Danimarka maçında ceza sahası ve çevresinden müsait pozisyonda vuruş imkanları vermişlerdi. Özellikle küçük bir alanda seri dönüşler yapabilen oyuncuları kontrol etmekte ve kaleye bakmalarını önlemekte zorlandılar. İtalya, bu açıdan da Pickford’un koruduğu fileleri sarsma şansı bulabilir.

Maçta nelere şahit olabiliriz?

Turnuva boyunca 3 gol yiyen İtalya, bunların 2’sini duran toplar sonunda filelerinde gördü.

Ağları sadece bir serbest vuruşla sarsılan İngiltere, son iki aşamada 3 duran top golü buldu.

İki takımın sıkı maç hazırlıkları ve kolay yoldan üstünlük elde edebilmek için bu yönde çalışma yapmaları ihtimallerini de düşününce müsabaka, İngiltere’yi bir adım önde tutacak şekilde duran top golü vaat ediyor.

Teoride, İtalya’nın olası gol senaryolarında yay ve çevresinden atılacak şutlar ile geçiş hücumları öne çıkıyor. Her iki düzende de Barella, Chiesa ve bir tık arkalarında Insigne’nin ağları havalandırma adına en güçlü adaylar olduğu söylenebilir.

İngilizler adına tüm turnuva boyunca olduğu gibi bu maçta da Sterling’in öne çıkması muhtemel. Yetenekli oyuncu, hem kısa hem uzun mesafede kontrol edilemez bir patlayıcılığa sahip. Üstelik bunu top ayağında değilken de sürekli göstermesi, savunulabilmesini daha zor kılıyor. Satır aralarında belirtildiği gibi Di Lorenzo’nun bu tip rakibine karşı kötü bir tecrübesi var.

İngiltere'de Saka'nın performansı da kritik olacak. Geçiş hücumlarında, kenara açıldığında ve sıfıra indiğinde tehdit oluşturabilen Saka, İtalyan beklerine karşı gol/asist katkısı sağlayabilir. Saka'nın olmadığı senaryoda, yerine oynayacak kanat (Foden) veya üçlü savunmaya dönülmesi durumunda bek oyuncusu da (Trippier) skorda belirleyici olabilir.

Elbette ki bunların tümü yalnızca öngörüden ibaret. 2016 finalinde Ronaldo’nun sakatlanacağını ve Eder’in kahraman olacağını tahmin etmek neredeyse imkansızdı. 2018 finalinde Mandzukic’in kendi kalesini bulacağını düşünmek oldukça güçtü. Bu dev mücadele, kendi içinde farklı ve unutulmaz hikayeler yazabilir.

Her ne olursa olsun futbolu yeniden seyircilerle buluşturan ve muhtemelen beklentilerin üzerinde keyif sunan turnuvanın final aşamasında da aynı heyecanı yaşatmasını bekliyoruz.

Bu akşam, TRT ekranlarında şampiyonluk maçında buluşmak dileğiyle…