Detay

4. Bölüm: Tek kurtuluş gençlere şans vermek

06 Mayıs 2020 Çarşamba 00:23 - Son Güncelleme 06 Mayıs 2020 Çarşamba 13:05

Mesut Özil başta olmak üzere birçok futbolcunun temsilciliğini yapan dünyaca ünlü spor hukukçusu Dr. Erkut Söğüt yazı dizimizin son bölümünde konuğum oldu. Söğüt, Furkan Uysal'la beraber futbola dair önemli tespitlerde bulundu.

Korona sürecinin ardından futbolun ekonomik durumu, transferler ve altyapıya dönüş konularından yola çıkarak hazırladığım yazı dizisinin son bölümüne geldik. Bu yazıda konuklarım Family & Football* ailesi olacak. Kurucu ortak Dr. Erkut Söğüt ve Türkiye ortaklarından Furkan Uysal'la beraber futbolun içinde bulunduğu durumu ve Türk futbolunu konuştuk. Korona sonrası bizi neler bekliyor, eksiklerimiz ve hatalarımı neler?

'Türkiye'de kulüp yönetmiyorlar, borçları yönetiyorlar'

Önce tablonun genel bir özetini çıkarıyoruz. Erkut Söğüt bizlere şunları söylüyor:

"Genel olarak tabloya şöyle bakmak lazım; Bu Kovid-19 belirli ülkelerde, belirli kulüpleri etkileyecektir ama bazılarını da etkilemeyecektir. Bunu ayırmak lazım. Premier Lig içerisinde bazı kulüplerin banka hesaplarında nakit paraları var. Türkiye'de ise kulüplerin bankalara olan borçlarından bahsediyoruz. Çok farklı iki durum. Bir tarafta kendisini ekonomik olarak sağlıklı bir şekilde yönetebilen kulüpler; diğer tarafta ise sadece borç yöneten kulüpler. Yani kulübün başına geçen sadece borcu yönetiyor, kulübü yönetmiyor. O yüzden korona ekonomik olarak sağlıklı olan kulüpleri pek fazla etkilemeyecektir."

'Ekonomisi güçlü kulüpler bu durumdan fayda sağlayacak'

Peki bundan sonra transferde ne olacak? Söğüt'e göre kulüpler 80 milyona transfer yapmayacaklar da 60 milyona transfer yapacaklar: "Ekonomisi zaten güçlü olan kulüpler bu durumdan avantajlı çıkacaktır. Çünkü piyasa düşecek, oyuncuların maaşları düşecek ve ekonomisi yüksek olan kulüpler için avantaja dönüşecek. Yani 250-300 milyon transfer harcaması planlayan bir Premier Lig kulübü bunu 100 milyona halledecek."

'Türkiye'de ekonomisi kötü olan kulüpler çok kötü etkilenecek'

Avrupa'da durum böyleyken biz bir de kendimize bakalım. Söğüt'ten Türkiye'deki durumla ilgili tespitlerini rica ediyorum. Bir dokun, bin ah işit sözü vücut buluyor:

"Geçtiğimiz günlerde Türkiye'de 3 büyüklerde oynayan bir yabancı oyuncunun menajeriyle konuştum, 'Erkut, 5 aydır maaş alamıyoruz, ne yapacağız' diyor. Bir tarafta sürekli maaşı zamanında yatıran kulüpler var, burada ise zaten 5 aydır maaş ödeyemeyen kulüpler var ve üstüne bir de korona geliyor! Tamamen zarar edecekler. Zaten günü kurtarma mantığıyla yaşayan kulüplerden bir şey olmaz. Korona, ekonomisi kötü olan veya kötü yönetilen kulüpleri daha çok etkileyecektir. Bunların transfer politikası da değişecektir."

'Seyircileri havaalanına getirmek için yapılan transferler bitsin artık'

Söğüt'e göre Türkiye'deki futbol altyapıya yatırım yaparak kurtulabilir. Ancak bunun için doğru yöneticilerin göreve gelmesi lazım: "Aslında Türkiye için içinde bulunduğumuz durum bir avantaj. Kimin için avantaj? Hak eden gençler için avantaj. Seyircileri havaalanına getirmek için yapılan transferler bitsin artık. Ben 5 milyonu altyapıya yatırsam o bana 5 sene sonra 50 milyon getirecek zaten. Bunu düşünemeyen biri zaten kulübü yönetmesin. Küçücük Portekiz'in yaptığını bizim Türkiye yapamıyorsa o koltuklarda oturmayın. Güçlü olmak bir şeyi yönetebilmek anlamına gelmez ama koltuğu çok seviyoruz ve oturduk mu kalkmayı bilmiyoruz. Bu durum altyapı için bir şans. Artık bahane de kalmadı. Para yok? Ne ile alacaksın? Bir Altınordu'nun çıkardığı yetenekler Avrupa'da her gün konuşulurken İstanbul'daki büyük kulüpler bu anlamda yetersiz kalıyor... Kimi çıkardınız şu 10 senede? Senin katkın ne Türk futboluna? Katkın yok, zararın var."

'Bizim de amacımız Türk gençlerini yetiştirmek'

Kendisi de birçok genç oyuncu ile çalışmaya başlayan Söğüt'e göre tek çare altyapıya, Türk gençlerine yatırım yapmak:

"Altyapıdan oyuncu yetiştirmek demek önce sabırlı olmak ve uzun vadeli düşünmek demektir. Türkiye'de ise yönetici sıfatı; ben seçildim ne kadar alabilirsem alırım, ceketimi alırım giderim. Vermek değil almak... Biraz güçleneyim, insanlarla ilişki kurayım, gelmişken 1-2 tane otel yapayım, birkaç politikacı ile arkadaş olayım... Demiyor ki 5 sene altyapıya yatırım yapayım. Bunu yapan çok az. Biz de altyapıya yatırım yapmaya başladık. Galatasaray'da Anıl Batın Aydın var, Trabzonspor'da Salih Kavrazlı var, yine Trabzonspor'da Hakan Yeşil var U19 Milli Takım kaptanı, Mainz'da Erkan Eyibil var, Red Bull Salzburg'da Alparslan Baran var. Bunlar yaşadıkları ülkelerde kendi yaş gruplarının en iyilerinden olan Türk gençleri, geleceğe yatırım. Bizim de amacımız bu gençleri yetiştirmek."

'Türkiye'nin marka değeri Avrupa'daki Türk gençleri sayesinde artıyor'

Ancak sadece altyapıya yatırım yeterli değil. Söğüt'e göre sabırlı olduktan sonra yetişen oyuncunun yurt dışına satılması da bir sonraki hamle olmalı:

"Bu durumda hem Türkiye'deki gençlerin önü açılacak hem de Avrupa'daki gurbetçi gençlerin önü açılacak. Bugün Milli Takım, yurt dışında tecrübe kazanan oyuncular sayesinde başarılı oldu. Bu durumun gelecekte Milli Takım'a da faydası olacak yani. Ne kadar çok yetiştirir ve Avrupa'ya gönderirsen sana o kadar çok faydası olur. Ayrıca marka değerin de artar. Türkiye'nin marka değeri bu Türk gençleri sayesinde artıyor. Bu sayede başka oyuncuların da önü açılıyor. Yabancı kulüp sahibi diyor ki; 'Çağlar'a bak, Cengiz'e bak. İyi işler yapıyorlar. Biz şu Türk piyasasına bir bakalım daha kimler var.' ve gelip izliyorlar."

'Türkiye'deki birçok hoca İngilizce bile bilmiyor'

Söğüt bu şekilde sistemleşmiş bir yapının Türk futbolu için kurtuluş olacağını söylüyor. Örnek olarak da Jorge Mendes, Ronaldo, Mourinho gibi isimleri çıkaran Portekiz'i veriyor. Gerçekten de 2000 sonrası dünya futbolunda yükselen Portekiz trendi tesadüf olabilir? Zirveye ulaşan bir teknik direktör, bir futbolcu, bir menajer ve sürekli ihracat yapan kulüpler. 5 büyük ligde hiç Türk hoca yokken, onlarca Portekizli hoca... Üret, pazarla, marka ol. Gerisi gelir:

"Türk futbolunun ekonomisini kalkındıracak tek şey kendi oyuncularını yetiştirip yurt dışına satmak ve para kazanmak. Portekiz modeli, çok basit. Hepsi beraber çalışıyor. Kulüpler, menajerler, hocalar... Hem oyuncu yetiştireceksin aynı zamanda hoca da yetiştireceksin. Bana Fatih Terim'den başka yurt dışına gitmiş ve başarılı olmuş bir hoca söyle? 10 milyonluk Portekiz'den kaç tane hoca yurt dışında şu an? Her yerdeler. Türkiye'deki birçok hoca İngilizce bile bilmiyor. Bazıları var sadece. Tamer Tuna mesela Londra'ya İngilizce öğrenmeye geldi. Benim ofisime de gelmişti. Bunun daha çok olması lazım. Almanya'da işsiz olan hoca hemen İngiltere'ye dil kursuna geliyor."

'Altyapılarda sıcak su olmadığı için çocuklar duş alamıyor'

"2009-2011 arasında İstanbul'a yaşadım." diyen Söğüt'e Türk o yıllarda yaptığı gözlemleri soruyoruz:

"Her hafta sonu Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş altyapılarına maçlarını izlemeye gittim. Çok yetersiz... Almanya'da benim Hannover'de köyde oynadığım takımın altyapısı onların üçünü bir araya topla daha iyi. Her yönüyle. Beşiktaş'ın sahası Fulya'da betonun üzerine kötü bir halı saha, çocukların dizleri mahvolmuştu. Tuvalet diye konteyner kullanılıyordu. Çocuklar kokudan duş yapamıyordu. O dönem Beşiktaş A Takımında 3 milyon kazanan 5-6 tane oyuncu vardı. O zaman altyapı koordinatörü vardı Mehmet Ekşi. Ona sordum 'Hocam ne kadar para alıyorsun?', 'Senede 50 bin TL falan...' dedi. Avukat olduğum için Delloitte, KPMG raporlarına bakıyorum altyapıya yatırım 9 milyon dolar o sene... Galatasaray ve Fenerbahçe de 3'er milyon. Hesaptan iyi para çıkmış. Ama altyapıda en önemli pozisyondaki ismin aldığı maaş yıllık 50 bin TL, ayrıca 6 ay hocaların maaşı ödenmemiş. Buna rağmen raporda 9 milyon altyapıya harcandığı söyleniyor... Kulüpler nasıl yönetilmiş düşün... Çocukların durumunu görünce üzüldüm. Galatasaray'a gittim, U17 maçını izliyorum. Kahvaltı kesilmiş. Tasarrufa gitmek için kahvaltıyı kaldırmışlar. Ya onun masrafı koskoca Galatasaray'a ne olacak ki? Kendi gözlerimle gördüm. Çocuk 1 saat yoldan geliyor, kahvaltı yok. A Takımdan kesecekken altyapıdan kesiyor. O dönem A Takım hocası da Fatih Terim'di. Fenerbahçe'de bir tane altyapı sorumlusu geziyordu, diktatör gibi herkese bağırıyordu. Eski bir futbolcuydu herhalde. 'Bu ne ya?' dedim. Görünce üzülüyordum gerçekten.

Furkan Uysal da benzer sıkıntılardan bahsediyor: "Galatasaray altyapısında oyuncular maçtan çıkıyor duş yapmadan eve gidiyorlar. 'Neden duş almıyorsunuz' diyorum? 'Abi sıcak su yok, duş alsak hasta oluruz' diyorlar." Söğüt ise çözümün Almanya'daki gibi radikal olması gerektiğin söylüyor: "Altyapıda belirli kriterleri yerine getirmeyen kulüplerin ceza ödemesi lazım. Federasyon bundan bir bütçe oluşturur ve onu da başka kulüplere yardım olarak öder. Almanya'da mesela kulüplerin altyapılarının belirli bir kriterde olması lazım. Yoksa ceza ödüyorsun."

'Yapılacak en güzel şey sabırlı olup gençlerin hata yapmasına izin vermek'

Daha önceki yazımda bahsettiğim 'Avrupa'nın 5 büyük ligi dışında kalan liglerden oyuncu transfer etme' konusunu soruyorum. Söğüt benimle aynı fikirde değil. 'Onu pek cazip bulmuyorum. Oradan gelecek oyuncular zaten Türkiye'de var. Türkiye'dekilerin önü kesilmiş olur.' diyor. Söğüt yine tek çarenin altyapı olduğunu ısrarla vurguluyor: "Burada yapılacak en güzel şey sabırlı olup gençlerin hata yapmasına izin vermek. Bunu kabul edeceksin. Bizde sabır yok. Türkiye'deki maçlarda edilen küfürlerde oynamak çok zor. Her genç oyuncuyu psikolojik tedaviye sokmak lazım. Bu bizim gencimiz ya, bırakın hata yapsın. Yabancı hiç oynamıyor senede 5 milyon alıyor kimse bir şey demiyor. Bırakın bizim gençlerimiz hata yapsın. Bunu Avrupa'da yapıyorlar. Hata da yapsa, o pişecek diyorlar oynatıyorlar. Türkiye'de ise iki hata yapınca bundan bir şey olmaz deyip yabancı oyuncu getiriyorlar. İkinci ligde, U19'da yetenekli oyuncular var. Almanya'nın Dünya Kupası'nı alması 8 sene önce başladı. Bizde 8 seneyi bırak, 2 sene bile bekleyemiyoruz."

'Türk futbolunun markalaşması lazım, sadece Türkiye pazarı ile olmaz'

Bundan sonra futbol kulüplerini ekonomik olarak nasıl bir gelecek bekliyor?

Tepedeki kulüplerin ardından gelen orta ölçekli kulüplerin finans durumları düşüşe geçecek. Aslında tam da bilmiyorlar. TV gelirleri, reklam gelirleri kaldığı zaman çok sorun olmayacak. İngiltere'de reklam gelirleri çok yüksek. Bazı kulüpler şu an oynamasa bile nakit para geliyor. Türkiye'de ise pazar sadece Türkiye'den ibaret olduğu için gelir yok. Ligi yurt dışından kimse izlemiyor. Oyuncuların formaları yurt dışından, Almanya'daki gurbetçiler hariç kimse almıyor. Pazar yok. Türkiye'de lig markalaşamadı. Yurt dışında kimseyi ilgilendirmiyor lig. Sadece Türkiye pazarına bağlı olduğu için dışarıdan da bir geliyor olmuyor. Oysa İngiliz kulüpleri Hindistan'da, Amerika'da forma satıyor. Adamların değişik ülkelerde 500 tane marka sözleşmeleri var.

'Takas ve kiralama yükselişe geçecek'

Transferler nasıl olacak peki?

Transferde takas ve kiralama yükselişe geçecek. Oyuncu maaşları düşecektir. İstedikleri oyuncuları almak için yine oyuncunun istediklerini verecekler. En iyi oyuncular yine istediğini alacak. Onların altındaki orta düzey oyunculara çok ödenmeye başlanmıştı onlar azalacak, en alttaki oyuncular yine aynı kalacak. Eskisi gibi her oyuncuya yüksek maaş ödeme durumunu kaldıracak ekonomik güçleri olmayacak. Bizim takımlarımız bütçesine göre hareket etmeli, çok basit. Bankaya güvenme. Paran yoksa ödeme. Bütçem 100 binse 100 bin harcayayım. Ondan 100, diğer yöneticiden 100 borç alayım yok... Ondan sonra haydi Allah getirdik. Herkes havaalanına...

'İngiltere sağlık alanında çok kötü durumda'

Oyuncular transfer yapmadan önce gidecekleri ülkedeki sağlık imkanlarına da bakacaklar mıdır?

Şu an transfer olan bir oyuncu hala kovidin artçıları var mı diye bakacaktır. Özellikle ailesi olanlar dikkat edecektir. Kovid şunu da gösteriyor, hangi ülkenin sağlık durumu iyi hangisi yetersiz. Sadece futbolcu olmanıza gerek yok. Bir insan işçi olarak bir ülkeye gittiği zaman oranın sağlık kriterlerine bakıyor. Almanya ve İskandinav ülkeleri bu süreci iyi yönetiyor ama İngiltere'de hiç iyi yönetilmiyor. İngiltere, İspanya ve İtalya kendi sağlık sektörlerine hiç yatırım yapmadılar. İngiltere gibi bir ülkede yoğun bakım yatakları yetersiz. Böyle bir şey olabilir mi? İngiltere'ye Türkiye'den yardım malzemesi geliyor. Dünyanın en çok vergi ödediği ülkelerden birisi İngiltere. Türkiye, Amerika'ya bile yardım yolluyor.

'Şirketleşme kaçınılmaz, başka yolu yok'

Dr. Erkut Söğüt: "Kulüplerin şirketleşmeye geçmesi lazım. O da bir avantaj olur. Kulüpler dernek. Adam bağlamış borca bankaya, senede yüzde 30 faiz. Burada Ahmet Ağaoğlu bunu değiştirdi. Tüzüğü değiştirdi, helal olsun. Ben ve benden sonra gelenler elini cebine koyacak. Bu çok önemli bir şey. Başakşehir, Kasımpaşa, Göztepe, Samsunspor da böyle."

Furkan Uysal: "Alt liglerde birçok özel takım var. Yani kulüpler şirketleşmeye başladı. Alt ligdekiler başarılı olmaya başladıkça Süper Lig'de de bu iş başlayacaktır. Zaten başlamak da zorunda, başka yolu yok."

'Herkes bize Altınordu'yu soruyor'

"Ben yurt dışında yaşıyorum ve nereye gitsem bana Altınordu'yu soruyorlar. 3 büyüklerin önünde. Bir kişi bunu yapabiliyorsa, bütün ülkenin buna önem verdiğini düşünün. İnanılmaz bir şey olur. Avrupa'nın en büyük liglerindeki en iyi oyuncular Türk futbolcular olmalı. Bizdeki yetenek ve yaratıcılık kimsede yok. Onların avantajı markalaşmışlar, biz bunu bilmiyoruz. Kendimizi tanıtıp, pazarlamayı bilmiyoruz. Yetiştireceksin, vitrine koyacaksın. Trabzonspor son dönemde bunu güzel yapıyor."

'Ne kadar çok transfer olursa o kadar çok para çalarlar'

"Hırsızlık istiyorsak böyle devam, istemiyorsak altyapı. Altyapıya zaman lazım. Ama hırsızlık yapmak istiyorsan, menajerlerle para paylaşmak istiyorsan onu hemen yarın yaparsın. Transfer yapmazsan hırsızlık yapamazsın. En büyük hırsızlıklar transferlerde oluşuyor. Ne kadar çok transfer olursa o kadar çok para çalacaklar. Ama altyapıdan gelirse para çalamıyorlar. Altyapıdan gelen oyuncunun maaşı da düşük, menajerlik parası ne kadar ki? Onun yarısını da alamazsın. Son 20-30 senede birileri zengin oldu. Türkiye'deki gençlerin hakkını yediler."

*Family & Football, Mesut Özil başta olmak üzere birçok üst düzey futbolcunun temsilciliğini yapıyor. Dr. Erkut Söğüt spor hukukçuluğunun yanı sıra korona öncesinde ABD, Güney Afrika, Londra, Japonya gibi dünyanın farklı coğrafyalarında spor hukuku ve futbolcu temsilciliği alanında dersler de veriyor. Furkan Uysal da Londra'daki masterını tamamlayıp döndüğü Türkiye'de, Söğüt'ün Türkiye ortakları olarak çalışmalarını sürdürüyor.

 

 

SON.  

Sıradaki Haber
Bir Bold Pilot hikayesi
Yükleniyor lütfen bekleyiniz