Detay

Avcı’nın Trabzonspor’u

07 Kasım 2021 Pazar 04:28 - Son Güncelleme 07 Kasım 2021 Pazar 21:44  |  Kaynak : TRT SPOR

Zirve yarışının önemli temsilcilerinden Trabzonspor’un oyun gücünü hangi faktörler sağlıyor? Fırtına’nın saha içindeki artıları ve eksileri neler? Şampiyonluk yolunda hangi etmenler belirleyici olabilir? Avcı’nın Trabzonspor’una göz atalım.

Geçtiğimiz sezona Eddie Newton ile başlayan Trabzonspor, arzu ettiği neticeleri alamaması üzerine teknik direktörlük koltuğu için Abdullah Avcı ile anlaşma sağlamıştı.

Göreve geldikten sonra bordo-mavili ekibin oyununda kazanılan ivmede pay sahibi olan tecrübeli çalıştırıcı, Fırtına’nın yeni sezon planlamasını emanet ettiği isim olmuştu.

Süper Lig’de 12 hafta geride kaldı ve Trabzonspor 30 puan topladı. Karadeniz ekibi, şu ana dek ligde mağlubiyet almamış tek takım olma unvanını taşıyor.

Peki Trabzonspor’un oyun gücü nereden geliyor? Bu kadronun artıları, zaafları, şampiyonluk yolunda belirleyici etmenleri ve ilerleyen dönemde yapabileceği yamalar neler?

Çayınızı, kahvenizi hazırladıysanız başlayalım.

Kadronun hücum çeşitliliği

Trabzonspor’un oyuncu grubu elbette ki ilk olarak hücum gücüyle dikkat çekiyor.

Savunmadan çıkan ilk topla birlikte bordo-mavili ekibin topla temas eden hemen her oyuncusu ayağına güvenilir isimler. Daha önemlisi, bu oyuncular tek bir meziyet ile değil, sağladıkları çeşitlilikle hücum gücünü oluşturuyorlar.

Hamsik, Bakasetas, Nwakaeme, Djaniny, Cornelius gibi isimlerle kaliteli bir set oyunu oynayabiliyorsunuz. Ön beşlinin yaş ortalaması da üretkenliği sıfırlamıyor, zira bu oyuncular rakip yarı sahada düşük tempoyla da pozisyon oluşturabiliyorlar.

Hamsik ve Bakasetas’ın hem boşlukları işleyen arkadaşlarına servis özellikleri hem de her iki ayaklarıyla şut tehditleri var. Ayrıca Hamsik alışkanlığı ve kullanış şekliyle sol koridoru da işleyebiliyor. Bu durum, Trabzonspor’un sol beklerinden almayı hedefliği fakat karşılığını bulamadığı desteği tolere ediyor.

Nwakaeme, pek çok kanat oyuncusundan farklı olarak çizgiye yakın oynamasına rağmen yüksek miktarda gol/asist üretebilen bir isim. Tıpkı Hamsik’in sola kaymaları gibi, bu durum da bordo-mavililerin sol bekinden beklediği ofansif katkının gelmeyişini ikinci plana atabiliyor.

Djaniny ve Cornelius’tan oluşan forvet rotasyonunun belirgin artıları ve onlarla birlikte gelen dezavantajları var. Her iki oyuncu da birinci sınıf bitiriciler değil. Bununla birlikte Cornelius, Djaniny’ye göre kendisini daha kolay pozisyona sokabilen ve yine takım arkadaşına göre gol vuruşları daha iyi bir isim. Djaniny de tam tersi şekilde takım arkadaşlarına daha fazla boşluk açan ve ‘ikinci forvet’ konumunda da verimli olabilen bir oyuncu. Ayrıca her iki yıldızın uzun ve kalın oyuncular olmaları, buna rağmen yavaş kalmamaları ve top taşıyabilmeleri gibi etmenler, onları savunmayı daha zor kılıyor.

Savunmadaki oyuncu profilleri

Tüm bu hücum repertuvarının yanında Trabzonspor’un kendi yarı alanında belirgin soru işaretleri var.

Bunların başında orta saha profilleri geliyor. Bu hattı kaplayan oyuncular özellikle topla çok meziyetli olmalarına karşın defansif yükü taşıma konusunda çok iddialı değiller. Berat doğru konumlanan, Bakasetas da bir hücum oyuncusuna göre savunma eforu gösteren isimler olmalarına karşın tam tanımı ‘kesici’ olan klasik tipte bir 6 numara yok.

Abdullah Avcı’nın bu eksiği nasıl tolere etmeye çalıştığına ilerleyen satırlarda değineceğiz.

Bunun yanında takımın sağ ve sol bekleri de topun rakibe geçmesini seven isimler değil. İsmail Köybaşı’nın pozisyon hataları ve bire bir savunma eksikleri mevcut. Bruno Peres de futbola kanat olarak başlayan, verimli günlerini de üçlü savunmanın kanat beki olarak geçirmiş bir oyuncu. Top takımındayken koridoru çok iyi kullanan bir ofansif silah ancak geriye yerleşmeyi tercih eden bir isim değil. Son haftalarda bu açık Dorukhan ile tolere edilebiliyor.

Edgar Ie atletik ve hamleli bir stoper. Savunma çizgisini oluşturabilen bir liderin yanında başarılı bir tamamlayıcı. Yine de boy dezavantajı ve bunu sürekli hamle yaparak kapama isteği, bahsi geçen ‘lider’ ile birlikte oynama zorunluluğunu doğuruyor. O isim de Vitor Hugo.

Hugo, Trabzonspor’un set savunmasında en güvenilir oyuncu konumunda. Takım geriye yerleştiğinde hem yüksek top karşılıyor, hem sırtı dönük forvetlerle eşleşebiliyor hem de Edgar’ın eşleşmelerini süpürebiliyor. Bu nedenle bordo-mavili ekibin savunma güvenliğini en üst seviyede tutması için sağlıklı ve formda kalması çok kritik.

Stefano Denswil’in rolünden ve alternatif kullanımından da az sonra söz edeceğiz.

Takımın hücum yerleşimi

Hemen hemen her takım oyunu kurarken savunmayı üçlemeye ihtiyaç duyuyor. Kimi takımlar direkt olarak üç stoperle oynuyor, kimileri orta saha oyuncusunu stoperlerinin arasına sokuyor (Josef de Souza örneği) kimileri de beklerinin birini arkada bekletiyor. Abdullah Avcı, oyunu kurarken sol bekleri üzerinden son tercihe başvuruyor.

Bu durum Berat’ın stoperlere çok yaklaşmadan orta sahayla köprü görevi görebilmesine, hemen arkasında atletik bir Edgar Ie ile oynayan Bruno Peres’in (veya Dorukhan'ın) rahatça hücum çıkışlarını yapabilmesine, doğal olarak Hamsik ve Bakasetas’ın da çok geri basmadan topla buluşabilmesine olanak sağlıyor.

Tercihin en belirgin dezavantajı Nwakaeme üzerinden okunabilir. Zira sol bekin daha arkada konumlandığı bu düzende Nijeryalı yıldız topla buluşmak için savunma hattına yakın konumlanmak zorunda kalabiliyor. Bu da topu götürmek için daha çok enerji harcamasına, yani erken yorulmasına sebep oluyor.

Trabzonspor, oyunu hem merkezden (Berat, Bakasetas ve Hamsik ile) hem de sol kanattan (Nwakaeme ve Hamsik ile) yönlendirmeye yatkın. Rakip takım merkezi kapattıysa, soldan organize edilen atakların birkaç farklı alternatifi var. Cornelius’u yüksek topla buluşturmak, Djaniny’yi sahada dolaştırmak, Bakasetas’ın boşa koşularını görmek, aynı Bakasetas’a ceza sahası dışında şut pozisyonu hazırlamak ya da sağ kanatta Gervinho’yu/Abdülkadir’i 1’e 1 bırakmak gibi… Burada yönlendiricilerin topun kıymetini bilen oyuncular olmaları çok değerli.

Berat’ın kilit rolü ve geçiş savunması zaafı

Trabzonspor’da an itibarıyla, takım rakip kaleye yüklenirken savunma önünde bir yardımcı olmadan oynayabilecek tek oyuncu Berat Özdemir.

Peki Berat’ta olan, diğer oyuncularda olmayan şey ne?

Her şeyin başında doğru alanı doldurabilmesi geliyor. Örneğin, Siopis daha enerjik ve belki bire bir top kapma meziyeti daha yüksek bir oyuncu ancak alışkanlığı sürekli olarak prese katılma üzerine. Ayrıca kendisini stoperlerden kurtarıp orta saha oyuncusuyla eşleştiren rakip forvetleri sırtı dönük tutacak hacimde değil. Bu faktörlerle ilerleyen dönemde maç başlarında Berat’ın yerine değil, Berat ile birlikte kullanılması daha olası. Benzer durum Dorukhan ve Abdülkadir Parmak için de geçerli.

Bir diğer soru işaretimiz de şu olsun; Trabzonspor böyle bir oyuncu olmadan oynayamaz mı?

Cevap hem evet hem hayır. Her iki yanıtı oluşturan senaryolara göz atalım.

Gole ihtiyacınız var, rakip kaleye yükleniyor ve doğal olarak geniş bir alanda oynuyorsunuz. Sahada Berat varken hücum meziyeti yüksek oyuncularınızı daha rahat öne taşıyabilir ve bu bölgeyi Milli futbolcuya emanet edebilirsiniz. Berat’tan vazgeçip bir başka hücum oyuncusunu dahil ettiğinizde Hamsik ve Bakasetas daha arkaya çekiliyor, doğal olarak tehdit oluşturdukları bölgeden (kaleden) uzaklaşmak durumunda kalıyor.

Bu durum yalnızca olumsuz sonuçlar doğurmuyor, zira top hakimiyetinizde kaldığı sürece artık sahadaki yetenek katsayınız artmış demektir –ki bu şekilde Fırtına’nın aradığı golü hızla bulduğu maçların sayısı çok daha fazla-. Bunun yanında, Alanyaspor maçında kurulan baskının arkasında Berat’ın yokluğunun bir zaafını da gördük. Akdeniz ekibinin orta sahayı kolaylıkla geçtiği aksiyon, Hüseyin Türkmen’in kırmızı kartı ve takımın 10 kişi kalışıyla sonlandı. Yine Konyaspor maçında kırmızı karttan sonra Berat'ın stopere geçişi hem savunmayı hem de onun yokluğunda orta sahayı zayıflattı.

İkinci bir senaryo da şu; Ya Trabzonspor’un gole o kadar da ihtiyacı yoksa?

Abdullah Avcı, Medipol Başakşehir’deki son döneminde Emre Belözoğlu, İrfan Can Kahveci ve Marcio Mossoro gibi yıldızlarını aynı anda kullanıyordu. Savunma yönünde doğabilecek sıkıntıları da tempoyu düşürerek, rakiplerinin ataklarında 11 kişiyle topun arkasına geçerek ve mesafe kontrolü yaparak kapıyordu. Geçen yıl pek çok müsabakada, bu sezon da özellikle Kasımpaşa-Trabzonspor mücadelesinde bunun başarılı örneklerini gördük. Karadeniz ekibi skoru lehine çevirdiyse ve sahada Hugo varsa, net bir 6 numara olmadan bir süre skoru tutabiliyor. 

Son olarak Beşiktaş deplasmanına çıkan Trabzonspor'da Abdullah Avcı, rakibinin 75. dakikada yaptığı değişikliklerin ardından ceza sahası etkinliğinin düşeceğini tahmin etmiş olacak ki orta sahada Siopis'i tek bırakıp fazladan bir geçiş hücumu tehdidini oyuna dahil etti. Nitekim Karadeniz ekibi, son dakikada yakaladığı kontratakla üç puanın sahibi oldu.

Yüksek topların savunması ve sol bekte Denswil seçeneği

Trabzonspor, bazı maçlarda kenar ortalarını karşılamakta oldukça zorlandı. Örnek olarak Konyaspor ve Kayserispor maçlarında bu ortalarla gol yemiş, Alanyaspor’a da fırsatlar vermişlerdi.

Bunun sebebi oldukça basit: Arka dörtlü bu topları karşılamaya yatkın değil. İki bekin pozisyon alma problemlerine zaten değinmiştik, buna ek olarak uzun boylu oyuncular da değiller. Orta sahaların kendi ceza sahalarına yanaşıp bu topları karşılama özellikleri kısıtlı (yine bir Josef de Souza örneği). Edgar’da da boy dezavantajı var. Peki bu eksik nasıl azalabilir?

Stefano Denswil bu konuda Trabzonspor’a merhem olabiliyor. Fırtına’nın zaten sol beklerini fazla açık oynatmaması, Denswil'in ilk topu çıkaracak kadar kaliteli bir ayağa sahip olması gibi faktörler, Hollandalı oyuncunun sol bek olarak kullanıldığı maçlarda zaafın azalmasını sağlıyor. Bu sayede bekleriniz içe kaydığında fazladan bir kafa vuruşçusuna sahip oluyorsunuz. Buradaki en önemli soru işareti yabancı sınırı fakat Abdülkadir’in denkleme girmesiyle bir açık kapı oluşuyor.

Bu sezon kazanılan kontratak tehdidi

Geçtiğimiz sezonun son diliminde Trabzonspor’un kontratak sayısı ve etkinliği çok yüksek değildi. Bu yıl, Gervinho’nun takıma katılması ve Abdülkadir’in dönüşüyle farklı bir durumdan söz edebiliyoruz.

Bordo-mavili ekip Kayserispor deplasmanında çok sayıda ve kolaylıkla kontratak imkanı buldu ve son vuruş haricinde bunları başarıyla uyguladı. Konyaspor maçında verilen pozisyonların yanında, sete yerleşemeyen Fırtına’nın Djaniny ve Gervinho oyuna dahil olduktan sonra geçiş hücumu kartını cebine koyduğunu gördük. Bu kategoriye Yusuf Sarı ve önceliği bu olmasa da Cornelius da dahil edilebilir.

Gervinho'nun yaşadığı sakatlıkla birlikte kontratak yükü büyük oranda Abdülkadir Ömür tarafından sırtlanmaya başladı. Yakaladığı formla ilk 11'in vazgeçilmezlerinden biri haline gelen Abdülkadir, Beşiktaş maçında takımının orta sahayı hızlı geçtiği bir pozisyonda koşu atarak golle burun buruna kalmamış, maç sonunda da merkezden kendi taşıdığı topla galibiyet golünün aksiyonunu başlatmıştı.

Şampiyonluk yarışında belirleyici etmenler

Satır aralarında doğrudan ya da dolaylı olarak defalarca kez tekrarladım ancak yineleyeyim: Bordo-mavili ekibin hücum gücü çok yüksek ve pek çok parçasından arzu ettiği performans karşılığını alabiliyor.

Bu durumda, ilk olarak kritik oyuncuların sağlıklı kalmaları gerekiyor. Hamsik, Nwakaeme, Vitor Hugo, Bakasetas gibi oyuncuların yoklukları durumunda bu yokluğu hissetmeden alternatif oluşturmak çok güç. Özellikle Bakasetas, belki de kendi görev tanımında ligin en iyisi konumunda.

Bir diğer unsuru ‘hedef maç hazırlığı’ olarak özetleyebiliriz. Galatasaray maçının ilk 35 dakikasında ne yüksek pres çıkaran ne de rakibinin kullandığı alanları daraltan bir Trabzonspor vardı. Maç içi hamleler geri dönüşü sağladı ancak bu mücadelede, derbilerde hangi futbol tarzının kullanılacağını net şekilde belirleme konusunda ders niteliğini de taşımıştı. Beşiktaş maçında ise bordo-mavili ekip, rakibinin gol bulamadığı ve dakikalar ilerledikçe genişlediği ezberi iyi işleyerek iki kez fileleri havalandırdı.

Pek çok rakibinin aksine bordo-mavililer hem güçlü yönleri hem de zayıf noktaları çok belirgin bir takım. Doğal olarak Avcı ve öğrencilerinin sezon boyu gücünü kullanarak zayıflığını mağlup etme mücadelesine şahit olacağız. Dolayısıyla sürekli kemik oyun yetmeyecek, her daim hamleler ve maça göre stratejiler belirleyici olacak. Sezon sonunda hedefe ulaşma/ulaşamama senaryolarında analiz ekibinin payını muhakkak göz önüne almamız gerekecek.

Abdullah Avcı’nın Trabzonspor’u 12 hafta sonunda 30 puanla, yenilgisiz olarak lider durumda.

Fırtına’nın şampiyonluk yarışına, satır aralarında bahsi geçen ve sıfırdan oluşacak yeni etmenlerin hangi sonuçları doğuracağına birlikte şahit olacağız.
 

Sıradaki Haber
9,15 Podcast | 6. Bölüm
Yükleniyor lütfen bekleyiniz