Detay

Basketbolun büyük ukdesi: Len Bias

05 Şubat 2021 Cuma 09:39 - Son Güncelleme 27 Mart 2021 Cumartesi 20:32  |  Kaynak : TRT SPOR

Kimimiz belgesellerde izledi, kimimiz ismini dahi duymadı... Michael Jordan’la kıyaslanan Len Bias’ın başlamadan son bulan öyküsü, basketbol tarihinin en büyük ukdelerinden biri olarak kalacak.

17 Haziran 1986 günü, basketbolseverler NBA draftlarının heyecanı için ekran başına kilitlendiler. İlk sıra seçimini yapan Cleveland Cavaliers, kadrosuna dönemin en potansiyelli pivotlarından Brad Daughtery’yi katmaya karar verdi. İkinci sıra seçimi, Seattle ile yapılan anlaşma sonucunda Boston Celtics’in ellerindeydi.

Kadrosunda Larry Bird, Kevin McHale, Robert Parish, Rick Carlisle, Danny Ainge gibi basketbol tarihine geçmiş isimleri barındıran Celtics, son üç sezonda iki kez şampiyon olmuş, bir kez de unvanı Lakers’a kaptırmıştı. Draftın ikinci sırasından yıldız olma potansiyeli yüksek bir kısa kazanmaları, bu büyük dominasyonu uzun yıllar sürdürebilmeleri manasına geliyordu. Önlerinde, kolej kariyerinde gösterdiği üstün performansla, yeteneği Michael Jordan’la kıyaslanmış bir potansiyel vardı: Len Bias.

Bias’ın Celtics’e katılması, NBA’in bu köklü organizasyonunun “durdurulamaz” gösterilmesine yol açmıştı. Hem kulüp hem de oyuncu açısından bu birlikteliğin tarihe damga vuracağı aşikardı. Genç yıldız için hem kariyerinin ilk yıllarında şampiyonluklar kazanma şansı, hem de yan yana oynayacağı büyük efsaneler ile basketbolunu geliştirme olanağı bir aradaydı.

Drafttan iki gün sonra kötü haber

19 Haziran günü, -drafttan yalnızca iki gün sonra-, Bias ve arkadaşları Maryland Üniversitesi’nin kampüsünde eğlenmek üzere bir araya geldiler. Sabahın ilk ışıklarında 911 hatları, genç yıldızın yakın arkadaşı Brian Tribble’ın telefonlarıyla çınladı. Maryland sokaklarında duyulan siren seslerinin nihayetinde Amerika Birleşik Devletleri, güne büyük bir şokla uyandı. Len Bias, hayatını kaybetmişti...

"En iyi” olmak için yetenek, tek başına yeterli olmaz...

1980’li yıllar, Birleşik Devletler’de basketbolun var olduğu günden bu yana ilk büyük atılımını yaptığı, kendisine nazaran tercih edilmeyen sporlarla makası kapattığı ve başta Michael Jordan olmak üzere, birçok büyük yıldızı şov dünyasına kazandırdığı bir dönem olarak hatırlanır. 1984 yılında genç Michael, Atlantik’te, kendi konferansında kolejin “en değerli oyuncusu” seçilerek NBA’e adım atmıştı. Bias ise, Jordan’ın bıraktığı bu unvanı 1985 ve 1986 yıllarında üst üste iki kez kazanmıştı.

“En iyi” olmak için yetenek, tek başına yeterli olmaz. Fiziksel ve özellikle mental açıdan karşı konulamaz olmanın zorunluluğu herkesçe bilinir. Yine de, kariyerlerini asla kıyaslayamayacağımız iki yıldızı yetenekleri üzerinden karşılaştırabilmekten başka şansımız da yok. Bias, kolejde kendi pozisyonunun en iyi atletlerinden biri olarak bilinirdi. Hızlı ve dengeli adımları, çember çevresindeki etkinliği, sırtı dönük oyunları ve günden güne gelişen orta mesafe şutları... Gerçekten de Jordan’ı anımsatıyor.

Jordan-Bias kapışması

12 Ocak 1984 günü, basketbol dünyası cevabını asla bilemeyeceği soru hakkında fikir sahibi olma fırsatı yakalamıştı. Bias’ın önderliğindeki Maryland, Michael Jordan’ın liderliğini yaptığı ve kolejin en iyilerinden Sam Perkins’in de formasını terlettiği North Carolina ile karşı karşıyaydı. Perkins-Jordan ikilisi, mücadelede toplam 47 sayı üreterek takımlarını galibiyete taşımış ancak 24 sayılık kariyer performansıyla Bias’ın da yeteneği ve rekabetçiliği dikkat çekmişti.

1986 yılında, NCAA’in her dönem için iddialı okullarından Duke, efsanesi Mike Krzyzewski yönetiminde ulusal şampiyonluk maçına çıkmış ve ikinci olmuştu. O donem kolejin en iyilerinden kabul edilen Johnny Dawkins’le beraber 7 oyuncusunu NBA’e gönderen kadro, Ocak ayında Bias’lı Maryland’in karşısına çıkmıştı. Aslında, maç önü tahminler pek de boşa çıkmamış ve mücadelenin kazananı, 80-68’lik skorla Duke olmuştu. Bununla birlikte, mücadeledenin ardından akıllarda kalan hatıra başkaydı. Len Bias, takımının kaydettiği 68 sayının tamı tamına 41’ini potaya göndermiş, üstelik bunu % 70 gibi harika bir saha içi isabetiyle ve faul atışı kaçırmadan başarmıştı.

Dönemin Boston Celtics kadrosunun ilk 5’inde tam 4 All-Star vardı. Dennis Johnson, Larry Bird, Kevin McHale ve Robert Parish, pozisyonlarında ligi domine ediyorlardı. Şutör gard pozisyonunda oynayan ve iki yıl sonra All-Star seçilecek olan Danny Ainge de, kariyer patlamasını yaşayacağı döneme ayak basıyordu. Bu görkemli kadro için en korkutucu husus, birçok yıldızın kariyerinin son dönemlerini yaşıyor olmasıydı. 30 yaşına gelmiş Bird ve McHale’in yanında 32’lik Johnson, 33’lük Parish ve 34 yaşındaki Walton ve Wedman’lı oyuncu grubu, miadını doldurmaya yakındı.

Celtics’in bir yandan şampiyonluk mücadelesini sürdürürken, diğer taraftan da hızlı bir yapılanma sürecine girmek ve Lakers ile rekabetindeki yerini kaybetmemek gibi bir misyonu vardı. Bias, bu açıdan Celtics için büyük bir şanstı.

Kolejdeki ilk yıllarında “toy” ve “disiplinsiz” olarak adlandırılan bu çocuk, birçok yaşıtı gibi erken profesyonel olmak yerine dört yılını Maryland’de geçirmiş ve olgun bir basketbolcu haline gelmişti. Ölümünün ardından konuşan yakın dostlarının ifadelerine göre, birkaç yudumdan fazla içki dahi içmediği, düzenli bir hayat kurmuştu. Olduğu kişi, çevresi tarafından örnek gösterilir hale gelmişti. Tam da bu noktada, tüm basketbolseverlerin de onu tanıyanlar kadar anlam veremediği ölüm sebebi karşımıza çıkıyor: Kokain.

Bazılarına göre Bias'ın kokain kullanmış olması imkansızdı

Bias’ın vefatının ardından birçok spekülasyon ortaya atıldı. Kamuoyuna göre böyle bir gencin kokain kullanmış olması imkansızdı. Belki bilmeden maruz bırakılmış, belki zorla içirilmişti. Boston Celtics’in güçlenmesinden rahatsız olanlar tarafından öldürüldüğünü düşünenler, hatta bu fikrini medya aracılığıyla paylaşanlar bile vardı. Aradan geçen 35 yıl sonunda, genç yıldızın neden ve ne şekilde kokaine bulaştığını öğrenme şansımız olmadı.

"Jordan’dan daha uzun ve dış atışları daha tehditkardı"

Celtics’te, o dönem Genel Menajer olarak görev yapan Jan Volk, Bias seçimlerini şu sözlerle anlatıyor:

“Draftlar öncesi bir gözlemcilik raporu ister, sonra da oyuncuyu bir muadiliyle kıyas ettiririm. Len Bias’ı, Michael Jordan ile kıyaslamıştık. Jordan’dan daha uzun ve dış atışları daha tehditkardı. Ondan çok etkilenmiştik.”

Boston Celtics, Bias’sız yola çıktığı 1986-1987 sezonunda NBA Finalleri’ni kaybetti. Volk, Bias’ın tüm NBA tarihini değiştirebileceğine inandığı gibi, 1987 şampiyonluğunu da getireceğini düşünüyor:

 Bias hayatta olsaydı...

“O sezona bir kişi eksik başlamış, eksik devam etmiş ve eksik bitirmiştik. Buna rağmen finallere ulaştık ancak şampiyonluğu kaybettik. Sanıyorum ki, Bias hayatta olsaydı ve yetenekleriyle bize katkıda bulunsaydı, o müthiş jenerasyonun sonuna bir şampiyonluk daha yazabilecektik.”

Bias’ın nasıl bir basketbolcu olacağını, kariyerini hangi noktaya getireceğini, gerçekten Jordan’la rekabet edip edemeyeceğini hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Tek bildiğimiz şey, gencecik bir yıldız adayının, kendisini bekleyen çok parlak geleceğine karşı uyuşturucuya yenik düşüşü olacak...

Sıradaki Haber
Fenerbahçe Beko seriyi bozmadı
Yükleniyor lütfen bekleyiniz