Detay

Bir röportajın hikayesi: Armand Duplantis

04 Ocak 2023 Çarşamba 10:03 - Son Güncelleme 31 Temmuz 2023 Pazartesi 16:09  |  Kaynak : TRT SPOR

TRT SPOR2'de dünya rekortmeni "Mondo" özel röportajı yayınlandı. Video, atletizm dünyasının yeni fenomeninin fikir dünyasını insanlara yansıttı. Peki İstanbul'da, Duplantis tatildeyken yapılan röportajın arka planında neler yaşandı?

Armand Duplantis ismini 2020’ye girerken sıkça duymaya başladık. “Kim bu çocuk?” dedik. Sonra dünya rekorları geldi… TRT SPOR2’de Diamond Lig mücadelelerinde izlemeye doyamadık. “Kırılamaz” denilen Bubka rekorlarını 21 yaşında tarihe gömdü. Enerjisi, açıklamaları, yaşına rağmen sahip olduğu olgunluğu, her açıklaması spor dünyasını tek bir noktada topladı: Armand Duplantis, atletizm dünyasının yeni fenomenidir.

Tüm bunlar olurken, ben, -Alperen Delibaş- ve TRT SPOR2 ekibi canlı yayınların da bizde olması hasebiyle, Duplantis ile hep yakından ilgilendik. Ajansa bir haber düştü, hemen yayınladık. Ne yaptıysa yazdık, çizdik… Ama tek bir şeyi hiç düşünmedik: Onunla bir gün İstanbul’da buluşup, senelerce anlatılacak bir hikayeyle, tatil gününde röportaj yapmak!


Abarttığımızı düşünebilirsiniz ama önce hikayeyi dinlemenizi öneririm: Armand Duplantis her zaman aklımızın bir köşesinde, yayıncısı olduğumuz olimpiyatlara hazırlanıyoruz… İçerikler düşünüyoruz. Yine rutin günlerden birinde TRT SPOR2 grubunda normal işleyiş sürüyor.

Tam o anda gruba Duplantis’in İstanbul’da olduğu bilgisi gruba düşüyor. Tarih 14 Mart, saat 18.00… Gruba atılan ekran görüntüsü, bir kadın hesabına ait. 

Sonrası ise tamamen refleks… Sosyal medya ekibinde çalışmanın şansı, hemen “Direkt Mesaj” atmayı düşünüyoruz ve TRT SPOR Instagram hesabından Duplantis’e mesaj atıyoruz. Ses çıkmıyor. Sonra müdürümüz Ahmet Sivaslı'dan “Neden kız arkadaşına yazmıyorsunuz ki?” sorusu geliyor… Olaylar da gelişiyor.


Önce Desire Inglander ilgiye şaşırıyor. Sanırız ki takipçi sayısından da etkileniyor ve “Nasıl bir röportaj istiyorsunuz?” diye soruyor. Grup karışıyor. Çünkü düşünmediğimiz tek bir şey var: Eğer hemen gelin derse nasıl toplanacağız? Çünkü birimizin izin günü… Ötekiler Ankara’da… Kameralar evden çalışmanın getirdiği şartlardan dolayı farklı mekanlarda.

Biz grupta, eğer gençseniz ne söylemek istediğimi anlayacaksınız, güzel tepkiler veriyoruz çünkü tam 10 dakika geçmişken ve umutsuzluğa düşmüşken bir mesaj geliyor Desire Inglander'den.

"Yarın sabah Duplantis İstanbul’dan ayrılıyor, ne yapmayı düşünüyorsunuz?"

Belki Duplantis mesajı görse, bu kadar net dönmeyecek. Hiç dönmeyecek. Tatildeyim diyecek, mesajı görse de cevap vermeyecekti. Ancak Desire röportajın detaylarını öğrendikten sonra bize güveniyor ve adresi veriyor: 9’da Taksim’e gelin. Saat 19.30. 

Bir sorun var ki, hepimiz İstanbul’un farklı yerlerinde, tamamen birbirimizden kopuğuz ve araba yok!

Orada iletişim becerisi ve ekibin genç olmasının getirdiği sıfır ego devreye giriyor ve sıra sıra ekip arkadaşlarımı arıyorum. Bugüne kadar 20’den fazla özel haber yaptığımız Ünal Gündoğdu anlam veremiyor ve şaşırıyor ama bana güvendiği için, “Sen nasıl istersen” diye cevap veriyor ve o sihirli cümleyi kullanıyor: Şanslısın, babamın Doblo’su bende. Hemen seni almaya geliyorum.

Havalara uçuyoruz. Ben, Ünal Gündoğdu, Ahmet Öztel ve Sercan Şekerci, aynı anda, aynı heyecanla evlerimizden kalkıp ne olduğunu anlamaya çalışırken hazırlanıyoruz ve 21.01’de otele varıyoruz..

Beklediğimiz çift de lobide. Otele Doblo ile girerken, evden hemen çıktığımız için 5 yıldızlı otel görevlilerinin “Siz kimsiniz?”, “TRT mi?” (böyle TRT mi olur der gibi) sorularından, Duplantis’in bizi görür görmez verdiği “Umarım yanlış bir şey yapmıyorumdur” düşüncesinden ve yüz ifadesinden bahsetmiyorum bile. Ve yoldaki o yoğunluktan. 

Ama şundan bahsedebilirim: Mondo röportaja başlarken, “Siz şimdi kimsiniz?” diye soruyor ve anlatıyoruz. O da anlam veremiyor çünkü. Karşısında şaşkın 5 genç. Sonra ikna oluyor ama.

O yarım saat içinde sorular hazırlanıyor, "Ne? Siz kimsiniz? Yönlendiriyorum." soruları arasından otelden izin alınıyor

Yani tam 2.5 saatlik bir operasyonla, hayatlarımızda unutamayacağımız anılarla, telefona gelen mesajlarla, bize inanamayan müdürlerimizle, “Alperen neden bu kadar heyecanlı?” diye merak eden ev arkadaşımın yüz ifadesiyle birlikte röportajı tamamlıyoruz. O sırada sorular da Ankara’dan geliyor. Sorulara çalışamadan röportaja başlıyoruz ve bitiyor. Sonrasını umarız izlemişsinizdir. Tüm ekip yine birleşiyor ve sadece 25 dakika ana görüntüden “arşivlik” bir iş çıkıyor. 

Yazıyı, belki seneler sonra okuyacak torunuma, gazeteci olmayı düşleyenlere, buraya kadar sabırla okuyanlara özel sevdiğim bir Amin Malaaouf paragrafıyla bitirmek istiyorum.


Bazıları, geleceğe olan inançlarını kaybetmedikleri için sabrederler. Bazıları, işi bitirmeye cesaret edemediklerinden. Korkaklık hiç kuşkusuz hor görülesi bir şey, ama gene de yaşamın düzenine dahil. Tıpkı boyun eğmek gibi, o da hayatta kalmanın bir aracı.
 

- Doğu’nun Limanları
 

Sıradaki Haber
Forması paylaşılamayan yıldız
Yükleniyor lütfen bekleyiniz