Detay

Burak Gören ile Türk Telekom, altyapı ve gelecek üzerine

21 Ekim 2020 Çarşamba 09:44 - Son Güncelleme 21 Ekim 2020 Çarşamba 10:09  |  Kaynak : TRT SPOR

Türkiye Basketbol Süper Ligi ekiplerinden Türk Telekom, geçtiğimiz sezon pandemi arasından önce en başarılı takımlardan biriydi. Tüm ekipler gibi değişime giden başkent ekibinin tecrübeli koçu Burak Gören ile konuştuk.

Hatırlayacağımız üzere geçtiğimiz sezon 4.’sü düzenlenen ve popülerliği her sene daha da artarak rekabet açısından Avrupa'da Türk Hava Yolları Avrupa Ligi'nin ardından ikinciliğe yükselen Basketbol Şampiyonlar Ligi’nde grup maçlarını İtalya'nın köklü kulüplerinden Dinamo Sassari’nin önünde 1 .tamamlayarak çeyrek finale kalan Başkent'in en büyük kulübü Türk Telekom, sonrasında önemli oyuncularını yaşanan Korona Virüs salgınınında kaybetmiş ve eksiklerle çıktığı çeyrek final karşılaşmasında Fransız ekibi Dijon‘a talihsiz bir şekilde kaybetmişti.

Geçtiğimiz sezon bu turnuvada çeyrek finale kalan tek temsilcimiz olan Türk Telekom'un başarılı koçu Burak Gören ile geçen sezonki şampiyonlar ligi serüvenini, takımın bu seneki lig ve Avrupa hedeflerini, altyapıya verdiği önem ve milli takımımızın performansına kadar birçok konuda fikirlerini sizler için sorduk.


Akın TAŞ: Koç geçtiğimiz sene Basketbol Şampiyonlar Ligi gibi ciddi bir platformda çeyrek final gördünüz.Öncelikle aldığınız bu sonucu yeterli buluyor musunuz? Bu sene ile geçtiğimiz seneyi kıyaslayacak olursak hedefte bir değişiklik var mı?


Burak Gören: Öncelikle belirtmem gerekir ki şahsımın bu sene Türk Telekom kulübünde 4 .yılı olacak. Bu uzun soluklu bir proje ve bu kıyaslamaya sadece bugünün olayı olarak bakmamak gerekir. Biz kulüp ikinci ligde iken başladık göreve ve takım henüz oralarda iken bugünlerin hayali ve hedefi ile yola çıktık. kinci ligde iken en büyük hayalimiz tabii ki şampiyon olarak Basketbol Süper Ligi'ne çıkmaktı ancak bununla birlikte 3. senede ve 4. senede Avrupa’da başarılar, Türkiye de başarılara talip olabilme adına tabii ki bir takım çalışmalar yaptık. Geçen sene aslında sene başında yaşadığımız birkaç şanssızlık vardı ve bununla birlikte zorluklarla takım kurabildik. Aslında hiçbirimizin bu koşullarda başlangıçtaki hedeflerinde Şampiyonlar Ligi'nde bu kadar üst sıralara gidip ligin en dominant takımlarından biri olmak değildi fakat özellikle aralık ayından sonra takımın inanılmaz bir ritim kazanması ile birlikte hem Türkiye Kupası'nda yarı final oynadık, hem de ligde arka arkaya çok önemli maçlar kazandık ve aslında sene başında çok da ümitli olmadığımız Şampiyonlar Ligi'nde de son 8 e kalarak çok önemli bir başarı elde ettik. Burada en önemli başarılarımızdan bir tanesi grupta oynadığımız 14 maçın 11'ini kazanarak grubu lider tamamlamamızdı ve final-four'a gidecek olan süreçte ev sahibi avantajını kazanmaktı. Bu bizim için çok önemliydi çünkü geçen sezonun son dönemlerinde maçlarımızı 7-8 bin kişi ile oynar hale gelmiştik ve almamız halinde saha avantajı bizim için çok önemli bir koz olacaktı. Bu koşullarda bizim doğal olarak çok büyük hedeflerimiz vardı ancak pandemi nedeniyle lige ara verilince bu sene çeyrek finali farklı bir formatta oynamak zorunda kaldık. Burada tabii ki elimizden geldiği kadar ve çok ciddi hazırlanmamıza rağmen yaz döneminde birkaç oyuncumuzda görülen Covid-19 ve sağlık problemleri nedeniyle hazırlanma sürecimizde bir takım aksamalar oldu .Neticesinde de çeyrek finale arzu ettiğimiz kadar kuvvetli bir şikelide gidemedik. Orada da kazanabileceğimiz bir maçta Dijon’a 1 sayı ile kaybettik.


Bu seneye gelecek olursak; öncelikli hedefimiz tabiki grup aşamalarını geçmek olacak. Ben de koç olarak bu tür durumlarda adım adım gitmenin daha faydalı olduğunu düşünüyorum. Biliyorsunuz bu sene Şampiyonlar Ligi'nde de format değişti ve 4 takıma döndü, grubumuzda Hapoel Jerusalem geçtiğimiz sezon oynadığı hücum gücü çok yüksek, çok tempolu oynayabilen ve özellikle kendi sahasında çok etkili olan çok başarılı bir takım olarak oynadıkları basketbolla İsrail Ligi ‘nin öncü ekiplerinden. Onlar da geçtiğimiz sene çeyrek finale çıkarak Şampiyonlar Ligi'nde ne kadar iddialı olduklarını gösterdiler. Limoges takımına bakacak olursak; onlar da Fransa basketbolunun en önemli ekollerinden bir tanesi. İgokea da Bosna basketbolunun önemli ekiplerinden olup genç ve dinamik ouncuları ile çok sert savunma yapabilen enerjik bir takım. Dolasıyısıyla böyle zorlu bir gruptan ilk hedefimiz ilk ikiye kalmak ve gruptan çıkmak. Ancak şu bir gerçek ki geçtiğimiz sene Şampiyonlar Ligi’nde gösterdiğimiz performans bizim için bir başarı çıtası olarak önümüze çıkıyor ve biz de bunu farkında olarak bu çıtayı yakalamak ve aşmak için takım olarak elimizden geleni yapmak istiyoruz.

Akın TAŞ: Hocam bu sene altyapıdan oyuncu çıkaracak mısınız sahaya sürecek misiniz, geçtiğimiz seneden bu seneye ne tür farklılıklar olacak altyapı konusunda veya olacak mı?

Burak Gören: Altyapı bizim çok önem verdiğimiz ve yıllar içerisinde geliştiğini gördüğümüz bir yapı haline geldi. İlk geldiğimiz sene burada 2. ligde iken burada altyapıdan A takıma antrenmana dahi çıkabilecek oyuncu bulamazken; şu anda bizim 14 kişilik kadromuzda 4-5 tane kendi altyapımızdan çıkmış oyuncular var.


Akın TAŞ: İlk 5 te de görebilecek miyiz bu oyuncuları?

Burak Gören: Şu an tabiki ilk 5 e koyduğumuz bir oyuncumuz yok tabii böyle bir zorunluluğumuz da yok. Sonuçta altyapıdan gelen oyuncuları A takıma çıkarmak projenin bir parçası ancak onların da büyük liglerde oynayan bir takımın bir parçası olabilmesi de bu projenin başka bir kısmı. Dolayısıyla bunları adım adım görerek hem kulüp ve antrenörler olarak bizim bu konuda yatırımlar yapmamız hem de genç oyuncuların böylesine büyük organizasyonlarda kendilerini ifade edebilecekleri çalışma ve mental gelişime de sahip olmaları gerekiyor. Dolayısıyla altyapıdan oyuncu çıktı hemen alalım onu ilk 5 oynatalım gibi bir fantazimiz yok. Gerçekten realistik, her şeyi sağlıklı düşünebilen, mantık çerçevesinde düşünebilen genç oyuncular ancak kendilerini ispatlarsa bizler de onlara bu fırsatları tabii ki vereceğiz.Ancak bir genelleme yapacak olursak geçtiğimiz 3 yıllık süreç içinde altyapıdan A takıma akışın arttığını ve Türk Telekom basketbol ailesi olarak bu konuda değerli bir hizmet verdiğimizi düşünüyorum.

Akın TAŞ: Hocam Türk basketbolunun geleneğinde biraz sabırsızlık var biliyorsunuz. Açıkçası bu soruyu da biraz da bu eksende sordum. Ayrı bir soru sormak istiyorum, en beğendiğiniz oyunucunuzu sormak istiyorum size? Ayrım yapmıyorum derseniz de saygı duyarız tabii ki...


Burak Gören: Ben ayrım yapmam. Ben takım basketboluna, takımdaşlığa inanan bir basketbol adamıyım dolayısıyla benim en iyi oyuncum takımım. Tabii ki takım içerisinde bazı oyuncular bazı özellikleri ile ön plana çıkıyor gerek savunma gerekse hücumda ancak genel olarak değerelendirecek olursak takım içerisinde asla ve asla ayrım yapmıyorum.

Akın TAŞ: Sözünüz keserek sormak istiyorum, liderliği vermeyi planladığınız bir oyuncu var mı?

Burak Gören: Ben liderliği de takımın komple yapması gerektiğine inanıyorum.Tabiki oyun içerisinde doğal liderler çıkıyor ama bu oyuncu bizim liderimiz gibi bir genellemeye girmemiz kesinlikle doğru olmaz.Benim takımım için en çok çaba sarfeden, arkadaşları için en doğruyu bulmaya çalışan oyuncu benim takımımın lideridir.

Akın TAŞ: Biraz da milli takıma değinmek istiyorum, Milli takım hakkında görüşleriniz nelerdir? Altyapıdan gelen oyuncuların milli takımdaki rolü hakkında konuşmak istiyorum sizinle.Biliyorsunuz bizde öyle İspanya gibi ülkelerdeki gibi otuz üzeri yaşta oyuncu çok yok hatta hiç yok diyebiliriz. Bu konuda fikrinizi almak istiyorum ve çok ayrıntıya girmeden devşirme sistemine birkaç cümle ile değinmenizi isteyeceğim.

Burak Gören: Devşirme sisteminden başlayacak olursak ; gönül ister ki hep yerli oyuncular oynasın. Kulüpler bazında nasıl biz yabancı oyuncuların fazlalığından şikayet ediyorsak milli takım düzeyinde de gönül ister ki devşirme oyuncuya gerek kalmasın. Fakat globalleşen ve değişen dünya konjonktürü bize milli takımlarda da bir tane devşirme oyuncu oynatma zorunluluğunu veya dayatmasını getiriyor. Sonuçta Avrupa ile çok ciddi bir rekabet halindeyiz ve milli takımlarda da başarılı olmak istiyoruz.Dolasıyla milli takımımızın gücünü arttıracak ise eğer Milli takımımızda devşirme kullanılmasında ben şahsen çok da karşı değilim. Ama gönlümden geçen bu kadar yabancı oyuncunun fazlalığının tartışıldığı bir ülkede devşirme olmadan sadece Türk sporcularla sahaya çıkmamız.

Mİlli takımımızın performansına da değinecek olursak eğer; milli takımımızın bir geçiş döneminden sonra kabuk değiştirdiğini ve gerçekten çok genç ve iyi bir kadromuzun olduğunu düşünüyorum.Bununla birlikte de kısa vadede önümüzdeki turnuvalarda başarılı olabileceklerini düşünüyorum.Milli takımımız bizim göz bebeğimiz ve onların başarıları hepimizin başarısıdır.

Akın TAŞ: Son soru olarak size yabancı kısıtlaması konusunda hangi tarafta olduğunuzu sormak istiyorum.Sahaya çıkan 5’te Türk oyuncu bulundurma zorunluluğu konusunda ne düşünüyorsunuz?

Burak Gören: Ben olayın rekabet tarafındayım şahsen.Çizgileri doğru belirlenmiş bir rekabetin gelişimin 1. anahtarı olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla belirli sayıda kaliteli yabancıların gelmesi ile Türk oyuncuların da ciddi bir rekabete girerek burda çalışma düzenini, konfor alanını genişletmeden bu rekabetle daha başarılı olacağımızı düşünüyorum.Şu an ki yabancı sayısı sisteminin de doğru olduğunu düşünüyorum.Genel olarak da çözümün 5+2, 4+3 gibi bol artılı hiçbir oyuncuyu zorla sahaya sürmeden ,genel felsefede çözülmesi gerektiğini düşünüyorum.

Sıradaki Haber
Taçsız Kral'ın halefi
Yükleniyor lütfen bekleyiniz