Detay

Muhabirin gözünden: Tokyo #1

17 Temmuz 2021 Cumartesi 21:45 - Son Güncelleme 17 Temmuz 2021 Cumartesi 21:53  |  Kaynak : TRT SPOR

Hayatımın ilk olimpiyatı, belki de son. O da belki de en unutulmazlar arasına girecek Tokyo’ya denk geldi. İlk iki günde ilginç anlar yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz. İşte Tokyo’dan, ilk iki günün kısa bir özeti...

TRT Dijital Medya’yı temsilen Tokyo Olimpiyatları’na gideceğimi öğrendiğimde ortada ne virüs vardı, ne de salgın... Sonra bildiğimiz zamanlar geldi, ertelendi, şansımıza biraz küstük, beklemeye başladık. Devamında haberler, haberler, haberler... Onlarca kez iptal oldu, seyirci kararları değişti, ertelendi, halk protesto etti.

Yazıya ve bugünden sonra günlük devam edecek seriye başlamadan önce, olimpiyatların dünyanın en büyük spor organizasyonu olduğunu, dünyanın her yerinden 30 bine yakın insanın, hakikaten her yerinden bu arada, tek şehirde toplanıp spor için mücadele etmesinin politik bir anlamı da olduğunu ve önemsiz şeylerin en önemlisi olan sporun hayata dokunduğu tek organizasyon olarak bildiğimizi, öyle yetiştiğimizi söylemeliyim. Yani bizim bildiğimiz bu kültürden kopmamak –bence önemli.

Neler oldu?

Tokyo’ya gelmeden önce tam bir ay boyunca girişteki belgeleri toplamakla uğraşmıştık zaten. Üç uygulama indirmemiz söylendi. Takip edilecektik. Otelden belli bir süre çıkamayacaktık ama kaç gün olacağı belli değildi.

Uçakta dikkat edilmeye çalışılsa bile, Karadağ’dan, Brezilya’dan, Sırbistan’dan olimpiyat kafileri dahil, 300 kişi birarada geldik. Yemeklerde maske ortadan kalktı, herkes iç içe 11 saat boyunca uçtu.
Haneda Havalimanı’na girdikten sonra ise bizi bambaşka bir dünya karşıladı... İner inmez yetkililer tarafından yönlendirildik, hiç konuşmayan Japonyalılar el işaretleriyle bizleri başka bölgelere aldı, belgelerimizi onlarca kez kontrol ettiler, test yaptılar, test sonucunu bekledik, görüntü çekmek tamamen yasaktı ve havalimanı sanki arındırılmış bölge gibi, bambaşka bir yer gibiydi. Oradan, oraya koşturduk. Ellerinde eldiven, yüzlerinde siper, bizden uzaklaşan ve bize talimat verirken korkan insanlar tarafından yönlendirildik.
Korkutucu olduğunu söylemem gerekiyor. Korkutucu çünkü salgın yavaşlıyor sanmıştık. Ama aşılamada arka sıralarda olan Japonya, salgın konusunda asla geri adım atmadı ve ülke geçen sene yaşadığımız distopya versiyonu yaşamaya devam ediyor.

Şehir içine gelelim. Havalimanından çıktıktan sonra, servise bindik ve şehir merkezine bırakıldık. Oradan ayrı ayrı taksilerle otelimize geçtik. Bu da kafamızda soru işareti yaratan noktalardan biriyle. Otelde herkes uygulamadan takip ediliyor, aynı zamanda büyük bir bilgi kirliliği de var. Bir yetkili ilk 14 gün müsabakalara giremeyeceğimizi söylüyor, bir başkası farklı şeyler.

Şehir içinde herhangi bir tabela, Tokyo 2020 reklamı, dolaşan maskotlar yok. Halktan gizli, küçük bir zümrenin yaptığı bir organizasyon izlenimi veriyor. İşte burada, yukarıda bahsettiğim “kültür” kavramından dışarı çıkılıyor. Kesinlikle olimpiyat havası yok. Bize anlatılan hikayeleri, müsabakalardaki o centilmenlikleri, seyirci heyecanını, hiçbir şeyi yaşamayacağız gibime geliyor.

Çünkü insanlar gezip dolaşmıyor, evet salgın var ama buluşma alanları yok, sadece medya merkezi kısmen gazetecilerin çalışma alanı olarak iyi dizayn edilmiş. Otelden markete gittiğimizde takip ediliyoruz. Hemen çıkmamız isteniyor. Ama aynı yerde oda karantinası da yok.

Tokyo ise muhteşem... İnsanlar gerçekten anlatıldığı gibi aşırı kibar, istemeseler bile sanırım bu onların kibarlığından bir şey kaybettirmiyor. Zaten henüz otel ve market dışında bir yere gidemedik.

Bence garip. 24 yaşındayım. Böyle bir olimpiyata denk gelmek garip, bir yandan tarihe tanıklık etmek ise ayrı heyecanlı. Ama bekleyeceğiz. Ana odağın insan sağlığı olduğunu unutmuyoruz. Sadece, paranın son kalelerden olimpiyat üzerinde de bu kadar etkili olabilmesi bizi biraz üzüyor.

 

Sıradaki Haber
İmkansıza inancın bittiği gün
Yükleniyor lütfen bekleyiniz