Detay

Üçlü savunma aşısı tutar mı?

27 Mart 2022 Pazar 15:10 - Son Güncelleme 27 Mart 2022 Pazar 15:26  |  Kaynak : TRT SPOR

Beşiktaş, Valerien Ismael'le birlikte ağırlıkla üçlü savunma formasyonlarının kullanılacağı yeni bir yola girecek. Bu içerikte, sizleri sürecin siyah-beyazlı ekipte nasıl karşılık bulacağı hakkında bir beyin fırtınası karşılayacak.

Beşiktaş için tarihi bir dönem başlıyor.

Siyah-beyazlılar, ligde ve kupada mutlu sona ulaşmalarının ardından 2021-2022 sezonunda istediğini bulamadı ve gözler yeni sezona çevrildi.

Pek çok futbolcunun kontratının biteceği, kesinleşen Gedson Fernandes hamlesiyle birlikte kritik transferlerin yapılacağı yaz dönemi elbette ki Beşiktaş camiası adına orta ve uzun vadede de belirleyici olacak.

Bu önemli viraj öncesi aylar boyunca teknik direktör belirsizliği yaşayan camia, yine gelecek yıla ve belki ilerleyen yıllara tesir edecek bu kararı Valerien Ismael isminde birleşerek aldı.

Ismael’in geçmişi, başarı ve başarısızlıkları, futbol felsefesi ve ne görmek istediği konusunda gerek sosyal medyada, gerekse kendi ifadelerinde net kanılara varabiliyoruz. Bu kanılar sonucunda bugünlerde dilden dile gezen ve öznel fikirler doğuran yeni bir tartışma konusu gündemde;

Üçlü savunma mayası Beşiktaş’ta tutar mı?

Koltuğumuzu dik konuma getirelim ve başlayalım.

Üçlü savunma ne vadediyor?

İlk olarak, dörtlü formasyonların birçok çeşidi varken son yıllarda kendini üçlü savunmayla kimliklemiş teknik direktörlerin tercih nedenlerine kafa yoralım.

İyi kurgulanmış, doğru parçaların yerleştirildiği 3-4-2-1’ler aslında belli bir periyot boyunca eksiksiz takım hüviyetine bürünmeyi amaçlıyor.

Üç stopere ve iki kanat beke sahip olmak, yıllardır iki forvetiyle ön alan baskısı yapıp top çıkarmayı engelleyen pres takımlarına karşı panzehir durumunda. Stoperlerin hücuma katılımı, kanat bekler ve forvetin arkasındaki ikililerle birlikte hem taç çizgisini hem de iç koridoru paylaşmaları, kaliteli ve savunulması zor bir yerleşimi de beraberinde getiriyor.

Özellikle 3-4-2-1 sistemi, paralel ve önlü arkalı savunma yığılımını kolaylaştırdığı ve kalabalıklaştırdığı için “tembel” ve mevkisiz kalan ofansif oyuncuları da tolere ediyor. Örneğin Pochettino üzerinde benim de katıldığım eleştiriler arasında, bek takibi ve orta saha presi olmayan Messi-Neymar gibi oyuncular varken üçlü savunmaya başvurmaması da bulunuyor.

Yine bu sistemlerle topu domine eden ancak santrfor orijinli futbolcu kullanmadan sahaya çıkan, başka bir açıdan “pivot” özellikli forveti bulunmayan takımlara karşı avantaj sağlanabiliyor. Zira bağlantı oyunu olmayan santrforlar iki stopere karşı zaman zaman fırsat bulabilse de üç stoperle boğuşmakta güçlük çekiyor.

Ancak tüm bu vaatler, büyük riskleri de beraberinde getiriyor. Bunlara birazdan değinelim.

Üçlü savunma formasyonlarının “olmazsa olmazları” ve riskleri neler?

Bu düzenlerin mecburiyetleri ve risklerin büyük çoğunluğu birbiriyle paralel.

Örneğin, üçlü savunma kullanan takımların direkt bu karaktere uygun ve ihtiyacı karşılayan bekler bulabilmesi ya da devşirebilmesi gerekiyor. Bu transferlerde Türkiye bütçeleriyle ‘tam isabet’ atmak güç olduğu gibi, sistemin tutmaması ve dörtlü savunmaya dönülmesi halinde aynı bekler alarm verebiliyor.

Sahaya fazladan bir stoper eklemek, orta saha ya da hücum hattından sayıca bir kişiyi eksiltmek anlamını taşıyor. Dolayısıyle en az bir kenar stoperin çizgi desteği sağlayabiliyor olması, orta saha oyuncularının çift merkezi taşıyabilecek meziyet ve dinamizmi barındırması, hücum oyuncularının hem üretici hem bitirici özellikler göstermesi gerekiyor. Neticede tam anlamıyla başarıya ulaştığı senaryoda eksiksizlik vadeden bu düzen, bir dişlinin her yönden aksaması durumunda çözümsüzlük de getirebiliyor.

Yıllarca dörtlü savunma kullanmış takımların üçlüye dönüşleri sancılı oluyor. Sancının en önemli ayağı da stoperlerin ve beklerin aralarındaki mesafeyi doğru ayarlayabilmek için uyum göstermesi hususunda ortaya çıkıyor. Örneğin Fenerbahçe, Serdar Aziz ya da Filip Novak’ın kenar stoper oynadığı maçlarda bu mesafe sorununu yaşamış ve arka direğe koşu gösteren oyunculara kolaylık tanımıştı.

Ve tabii ki olumsuz ihtimali düşünmek… Dörtlüden üçlüye geçiş ne kadar sancılıysa, başarısız olup yeniden dörtlüye dönüş de bir o kadar sancılı oluyor. Baştan aşağı kadro planlamasını değiştirmeye kadar gidebiliyor.

Beşiktaş kadrosu üçlü savunma tercihine ne kadar uygun ve nasıl eklemeler yapılabilir?

Burada, sezon boyunca Fenerbahçe için kullandığım tabiri Beşiktaş adına da dile getirmekte sakınca görmüyorum. Beşiktaş kadrosu üçlü savunmaya uygun değil ama dörtlü formasyonlara da tam olarak uygun değil. Dolayısıyla bu sistem değişikliği, içeriğinden bağımsız ele alınarak fahiş bir hata olarak nitelendirilmemeli.

Siyah-beyazlı ekibin orta sahasında ikili merkezde oynayabilecek, ön hattı ve arka hattı birbirine bağlayabilecek, sahada 60-70 metrelik mesafeye basabilecek ve bir yandan üretkenliğe destek verebilecek oyuncu neredeyse yok. Mental ve fiziksel açıdan hazır kalması halinde henüz kadroya dahil edilmemiş Gedson Fernandes bu gömleği sırtlamak için tek aday konumunda.

Beşiktaş’ın bekleri özelinde de bazı soru işaretleri var. Rosier çizgiyi iyi kullanan bir oyuncu olmakla beraber, iç koridora atılması durumunda elinden en önemli silahı alınan, sıradan bir futbolcuya dönüşme riski mevcut. Rıdvan Yılmaz da iç koridorda pas bağlantıları kurabilmesine karşın taç çizgisine yaklaştıkça tehdidi azalan bir isim. Bu bağlamda Ismael’in beklerini nasıl konumlandıracağı çok önemli.

Siyah-beyazlı ekip sezon başından beri hiçbir stoperinden tam anlamıyla verim alamıyor. Bu durum, üçlü formasyonda oyuncu kazanımı olarak geri dönebilir. Normal şartlarda sakar ve kontrolsüz bir isim olan Welinton, ceza sahasına uzak konumlanacağı ve topla çıkma özgürlüğüne kavuşacağı ‘kenar stoper’ rolünde rotasyonda kalabilir. Oyun karakteri bu açıdan Marcel Tisserand’a çok benziyor.

Diğer tarafta Montero kağıt üzerinde uygun gözükse de temastan uzak yapısı, yavaşlığı ve ayağı iyi olmasına rağmen top taşımayı tercih etmemesi nedeniyle yerine bir hamle talep ettirebilir.

Üçlü formasyonların kaçış noktalarından bir tanesi, kenar stopere oyuncu devşirebilmekte gizli. Örneğin Josef de Souza ilerleyen dönemde Beşiktaş’ın savunma hattının bir parçası olarak denenebilir. Yalnız tüm bu girişimleri anlamlı kılma adına merkez stoperin atletik, pozisyon bilgisi yüksek ve hataya meyili düşük bir lider olması gerekiyor. Süpürücü rolü üstleneceği için fiziki kalitesi lig standartlarını aşmalı.

Hücum hattı her zamankinden daha belirleyici olacak. Beşiktaş’ta Ghezzal dışında ön alanda birden fazla işleve hitap eden oyuncu neredeyse yok. Yeterlilikleri bir kenara, hemen hemen tüm ofansif oyuncular kimlik olarak ‘skorer’ veya ‘üretici’ şeklinde ayrılmış durumda.

Ön alandan bir oyuncu eksilterek stoper çoğaltan bir yapıda daha komple oyunculara sahip olmak gerekiyor. Forvetin mutlak suretle sırtı dönük oyun ve istikrarlı gol katkısı sağlaması, kanatların (veya arka ikilinin) hem açık alanda hem de kapalı savunmaya karşı etkinlik gösterebilmeleri zorunlu. Burada taşınacak değil taşıyacak isimlere sahip olunmalı.

Kritik soru: Ghezzal gibi oyuncuların verimi düşer mi?

Pek çok futbolseverin aklını kurcalayan ve fikir çatışması yaşatan bu tartışmaya ben de görüşümle dahil olayım.

Spor kamuoyu ve özellikle Beşiktaşlılar, iki yıldır takımın en verimli hücum silahı olan Ghezzal’in üçlü savunmalı düzenlerde verimini yitireceğinden endişeleniyor.

Belli dönemlerde üçlü savunma kullanmış takımlar, forvetin arkasındaki ikiliden en az birinin ayağıyla paralel kanatta oynamalarına özen gösteriyorlar. Farklı periyotlarla Willian, Mount, Kamada, Sancho gibi oyuncularda gördüğümüz bu kullanımın basit bir sebebi var: Daha az hücum oyuncusu varken oyunu hızlandırmak ve topu bir an önce ayaktan çıkarmak gerekiyor.

Yine de bu husus bir kanun değil. Süper Lig’in ekonomik şartlarında Ghezzal tipinde kaliteli, istikrarlı ve uyumlu futbolcuların sisteme adapte edilememesi ve değiştirilmesi gibi talepler ütopik kaçacak. Bu sebepte bazı esnetmelere ihtiyaç duyulacak.

Ghezzal özünde bir kanat oyuncusu olsa da iç koridoru kullandığında ya da ortaya yanaştığında etkinliği artıyor. Dolayısıyla onun ve paralelindeki diğer kanat oyuncusunun daha merkezi konumlandırılması, taç çizgisinin büyük oranda kanat beklere bırakılması daha verimli ve belki de zorunlu olacak.

Önder Karaveli Beşiktaş’taki ilk haftalarında takımının sıklıkla kontratak yemesinden rahatsızlık duymuş ve Rosier’i merkeze yaklaştırmıştı. Bu durum, Fransız oyuncunun olası tehlikeleri karşılamasına vesile olsa da Ghezzal’i yalnız bırakmış ve taç çizgisine hapsetmişti. Beşiktaş’ın uzun süren 0-0 / 1-1 serilerinde hem az gol yenmesinin hem de az pozisyona girilmesinin nedenleri arasında bu durum büyük yer kaplıyor.

Bu örnek bizim için kıymetli. Zira Ghezzal’in ve onun gibi oyuncuların verimini düşürecek şeyin yalnızca formasyondan okunmayacağını, kullanım şekliyle alakalı olabileceğini gözler önüne seriyor. Nihayetinde Cezayirli yıldız, oldukça efektif oynamasına ve neredeyse bütün sezon dörtlü formasyonlar kullanılmasına rağmen geçen sezonun istatistiklerine yaklaşamadı. Gelecek sezon da benzer bir tablo çıkması halinde sebebi “Antrenör üçlü oynatıyor!” diye özetlenecek kadar basit ele alınmamalı.

Uzak durulması gereken yanılgılar

Yazı içinde dolaylı yoldan değindiğimiz bir şeyi tek cümleyle özetleyelim: Uygulaması ne kadar zor ve riskli olursa olsun, üçlü savunma tercih eden bir antrenör getirdiyseniz buna uygun kadro kurmak zorundasınız.

Üstelik bu aşamanın riskleri uyumdan ibaret değil. Teorik yanılgılar da beraberinde gelebilir.

Şöyle açıklayayım;

Hem izleyiciler hem profesyoneller kümesi olarak, kendini “pas takımı” olarak ifade eden ekiplerde oyuncuların yalnızca teknik yeterliliğine odaklanıyoruz. “Savunma takımları” çoğumuza göre yalnızca çok top kapan oyunculardan oluşmalı. “Kontratak ekipleri” için de hızlı futbolcular bulmamız yeterli.

Oysa futbol, her düzen ve her anlayış için tüm mecburiyetleri karşılamayı gerektiriyor. Sistem farklılıkları sadece bazı noktaları öne çıkarma manasını taşıyor.

Valerien Ismael, takımlarını ve oyununu maç genelinde pres yapabilmeyle, diri ve dinamik kalabilmeyle, sahanın büyük bölümünü kullanabilmeyle açıklıyor. Bu durum hepimizi “tercih edilecek futbolcularda yalnızca dinamizme dikkat etme” gibi bir yanılgıya sürükleyebilir.

Beşiktaş’ın dinamik oyunculara ihtiyacı olmayacak. Mevkisinin ve rolünün birçok ihtiyacını karşılayan dinamik oyunculara ihtiyacı olacak. Bunun es geçilmesi, farkında olunmadan büyüyecek problemlere sebep olabilir.

Vitor Pereira’nın ikinci döneminde Fenerbahçe’de Ferdi, Osayi Samuel, Crespo, Zajc, Szalai, Kim Min Jae gibi isimler yeterli performans veriyor, Rossi ve Mesut Özil gibi hücum oyuncuları belli oranda skor ihtiyacını karşılıyordu. Takımın güvenilir bir kalecisi de vardı ancak Pereira’nın ayrıldığı gün liderin çok gerisinde kalınmış ve Avrupa kupalarına veda edilmişti.

Bu kadronun forvetleri bağlantı oyununu oynayamıyor, forveti destekleyen isimler “üretici-bitirici” diye keskin çizgilerle ayrılıyor, orta sahaları tüm hatları birbirine bağlayamıyordu. Nihayetinde tek tek bakıldığında pek çok ismin verimli olduğu ama hedefin uzağında kalmış bir yapı ortaya çıktı.

Beşiktaş’ın iyi gözüküp benzer bir alarm vermemesi için birden fazla ve direkt taşıyıcı transferlere ihtiyacı olacak. En az iki iyi stoper eklemesi, hocanın vereceği role göre belki bir bek hamlesi, orta sahada birden çok işlevi yapabilecek kaliteli oyuncu ve hücum hattına iki taşıyıcı gerekebilir. Tüm bunları yaparken, Josef de Souza gibi performansı garanti görülen ancak bir yandan yaşı ilerleyen oyuncuların durumu iyi tahlil edilmeli.

Siyah-beyazlı ekip adına çok kritik bir dönem başlıyor. Kadronun eksileceği periyotlar fırsat olduğu kadar tehlike unsuru da barındırır. Yapacağınız her yanlış hamle sizi ekonomik ve sportif açıdan geri dönüşü zor bir yola sokabilir.

Beşiktaş yönetimi, Valerien Ismael’le keskin bir yola girdiği bu süreci uyumlu yönetmeli. Ismael’in de sistemini belli oranda esnekliğe açık tutarak kurulacak kadroya entegre edebilmek gibi zor bir sınavı var.

Satırlara nokta koyma vakti geldi. Buraya kadar zaman ayırdığınız için teşekkür ediyor ve yeni içeriklerde buluşma temennisiyle mutlu günler diliyorum.
 

Sıradaki Haber
Şiir gibi seriyle yine rekor, yine şampiyonluk
Yükleniyor lütfen bekleyiniz