Placeholder Broadage Row
Renard’ın ‘masterclass’ı

Herve Renard yönetimindeki Suudi Arabistan, turnuva favorilerinden Arjantin karşısında müthiş bir planla tarihi galibiyete uzandı. Suudi Arabistan'ın tüm doğrularını ve Arjantin'in taktiksel açıdan eksik kaldığı yönleri inceliyoruz.

Yalnızca 2022’nin değil, tüm kupa tarihinin en büyük şoklarından biri yaşandı ve Suudi Arabistan, geriye düştüğü maçta Arjantin’i 2-1 mağlup etti.

Dahası, mücadele Arjantin’in inanılmaz goller kaçırdığı ve Suudi Arabistan’ın nadiren denk gelecek şans kurtarışlarıyla da şekillenmedi. Oyun, strateji, sahada istediği şeyleri uygulayabilme gibi parametrelerde bariz şekilde Arabistan üstünlüğü vardı.

Geçmiş içeriklerde olduğu kadar uzatmadan, Renard’ın bu tarihi galibiyeti nasıl aldığına göz atalım.

Arjantin’in serisi ve özünün dışında tercihler

Önce Arjantin’in gücünün seviyesini, 36 maçlık serinin ipuçlarını irdelememiz gerek.

Aslında Tangocuların komple ve her oyuna uygun bir kadroları yok. Belli pozisyonlarda kalite oldukça yüksek olmakla beraber, her mevkide buna ayak uyduramıyor ve daha önemlisi düşük fizikli kalıyorlar.

Bununla beraber, Scaloni göreve geldikten sonra 3 yıl hiç kaybetmemiş olmaları, kazandıkları iki kupa ve 2014’ten bu yana ilk defa bir bütünlük gösterebilmeleri de önemli bir başarıydı.

Scaloni’nin elinde, ülkenin fiziksel gerçekleri itibarıyla cılız oyunculardan oluşan bir havuz var. Bu durum otomatik olarak kendi kalesine yakın oynanan bir oyunu karşılama güçlüğü getirir. Düşük fizikli takımlar çok doğru işler yapsalar da kalelerini gömülerek savunmakta zorlanırlar.

Oyunu tamamen öne yıkabilmek, hele ki bir milli takım ile çok güç. Üstelik, takımın liderleri topsuz oyunda yeterince aktif değil ve bu da topu hızlı kazanmayı güç hale getiriyor. Messi ne çizgiye atılabilecek ne de tek forvet oynayacak bir oyuncu. Sahayı başka bir forvetle paylaşması gerek.

Scaloni, tüm bu zaafları yok etmek için takımı klasik 4-4-2 formasyonunda yerleştirip, Messi ile aynı rolü paylaşan ve üst üste binen Dybala’dan vazgeçip, bir kanada da orta saha özellikli oyuncu atıp merkezi üçlüyordu.

Takım, büyük oranda orta saha ve üçüncü bölgede yaptığı presleri faulle noktalandırarak rakibinin kalesine yaklaşmasını engelliyor, sindirmeye çalışıyor ve kazandığı topla da hareket alanı bulmayı hedefliyordu.

Otamendi-Romero ikilisinin formu ve yıllar sonra güvenilirlik veren Emiliano Martinez’le beraber bu formül işe yaradı. Takım, Messi’yi taşıyabilmeye ve ona konfor alanı sağlayabilmeye başladı.

Karşılığı da iki kupa oldu.

Dünya Kupası’ndaki ilk maçta, Suudi Arabistan karşısında teknik direktör Scaloni, bu formu bir nebze bozdu.

Takımın ön alandaki oyuncularının amiyane tabirle ‘tembel’ kalışlarını tolere eden en önemli faktörden, sol kanada orta saha özellikli futbolcu atmaktan vazgeçti ve Papu Gomez’i ilk 11’de sahaya sürdü.

Bu tercih, büyük ihtimalle Suudi Arabistan’ın kağıt üzerinde grubun en zayıf takımı oluşundan, yalnızca galibiyet değil farklı zafer isteğinden kaynaklıyordu. Tabii pratikte öyle olmadı.

Teoride büyük bir güç farkı olmasına rağmen dört direkt hücumcuyla Arjantin topu arzu ettiği oran ve noktada kazanmakta zorlandı ve bu da baskı sürekliliğini sınırladı. Oyun olması gerektiği kadar Arabistan ceza sahası ve çevresine yıkılamayınca da Renard’ın ofsayt taktiği işlemeye başladı.

Peki, nasıl bu kadar efektif işledi?

Renard tuzağı

Daha önce “Jorge Jesus Fenerbahçe’si” başlıklı yazıda, ofsayt taktiğinin sırrının yalnızca düz bir çizgi halinde dizilmekte yatmadığından söz etmiştim.

Burada da değinmeden evvel, genelgeçer bir konuya değinelim.

Düşünülenin aksine kısa ve sprinter oyuncular, ofsayt taktiğini aşmak için işlevsel olmuyorlar. Bu futbolcular genelde temastan uzak oynamaya alıştıkları için akılları sürekli depar atmakta oluyor ve onları ofsayt tuzağına düşürmek, kalıplı bir oyuncuyu düşürmeye göre daha kolay oluyor.

Ofsayt taktiğini başarıyla işletebilmek için en önemli şart, pasörlere baskı uygulayabilmek. Topu ayağından çıkaracak oyuncu ilk pozisyonda rahat hareket etmemeli. Pas anında rahat olsa bile bu pası, top ayağına gelir gelmez çıkarmamali ki aradan geçen süre içerisinde forvet oyuncusu ofsayta düşsün.

Hem bu tuzağı uygulamak hem de pasöre baskı yapabilmek için savunma çizgisini çok yukarı çekmek gerekiyor. Skor 2-1 olana dek Renard’ın takımına uygulattığı formül de buydu.

Maç başında Al Faraj ve Kanno, değişerek Paredes’e pres çıkardılar. Paredes daha ilk dakikadan iki stoperin arasına girmeye başladı ve merkezde De Paul yalnız kaldı.

Top De Paul’e geldiği anda bu kez Al Malki baskıya çıktı ve iki merkez oyuncusu devre dışı kaldı. Bu tip durumlarda genelde sol tarafta oynayan orta saha özellikli oyuncu (Mac Allister) içeri geliyor ve sayısal eksiği kapatıyordu ancak Papu Gomez çizgide kaldı, neredeyse kayboldu.

Bu sert, temaslı ve disiplinli baskıya karşı Di Maria ve Messi fazlaca geriye gelerek top almaya başladılar. Zaten maç içerisinde ekrana gelen bir veri, ikinci ve üçüncü bölge arasında, normalde rakip alana yerleşip stoper ve orta sahaların top kullanması gereken bölgede en çok topla buluşan ikilinin Messi-Di Maria olduğunu gösterdi.

Üçüncü bölgenin en etkili iki karar vericisini kaleden bu kadar uzaklaştırmayı başarmak, Suudi Arabistan’ın planının en önemli başarısı oldu. Bu dakikadan sonra orta sahadaki fiziksel temasları da, savunma çizgisini öne taşımayı da yüksek kalitede uyguladılar.

Ancak top ayaklarına geçtiğinde neredeyse hiçbir şey üretemediler.

Hamleler ve 2-1 sonrası oyun

İkinci yarının başında, savunma planı aynı ancak kenar oyuncularını tamamen çizgilere bastırarak en azından topu kullanacak bir plan arayışıyla oynayan Suudi Arabistan, devre başında baskı yemenin de önüne geçti.

Fares'in yanına Al Shehri geçtikten sonra bu genişlemeyi formasyonla da destekleyerek topu kullanabilmeye başladılar.

Yine hücum oyuncularına temasla merkezde top kaybettirdiği bir pozisyonda beraberliği bulan ve hemen ardından üstünlüğü ele geçiren Suudi Arabistan, bu dakikadan sonra büyük oranda kendi bölgesine çekildi.

Derinde savunma yapmanın en önemli şartı, çok fazla içerikte üzerinde durduğumuz gibi topu aldığında vakit geçirebilmek ve mesafe kat edebilmektir. Renard, 2-1 sonrası Fares’i Arjantin’in iki bekinin arkasına devire devire belli oranda önde top tutmayı, tam rakibinin baskıyı artıracağı dilimleri soğutmayı başardı.

Scaloni’nin Gomez-Alvarez hamlesi bana göre ciddi bir hataydı. Sahada topu ceza alanı ve çevresine taşıyarak, bu noktaya yığarak, rakibin çıkışını engelleyerek baskı kuracak oyuncu topluluğu yokken fazladan bir forvet almak, işi tamamen piyangoya düşürmeye sebebiyet veriyor. Beklenmedik geri düşüşün psikolojisi ve bu hamle sonrası sahada şuursuz, rastgele hücum eden bir Arjantin kaldı.

Lautaro ve Alvarez sahadayken Messi çok daha geriye geldi ve Al Faraj-Kanno ikilisinin sıkı markajına bu kez kendisi maruz kalarak büyük oranda sindirildi. Alvarez zaten çizgide top kullanmakta zorlanıyordu. Toplar büyük oranda Di Maria’ya gitti ve burada başta Al Tambakti olmak üzere harika bir savunma performansı izledik.

Acuna girdikten sonra Tangocular, Tagliafico’nun kullandığı sol koridoru kullanmaya çalıştı. Renard bu hamleye de önde tuttuğu Fares’i Acuna’nın üstüne atarak karşılık verdi. Fares oyundan çıkana dek sol bek takibinde çok iyi iş yaptı.

Ben, Arjantin’in bugün bıraktığı intiba kadar vasat bir takım olduğunu düşünmüyorum ancak önlerinde iki tehlike görüyorum. Birincisi, son iki yılda elde ettikleri ne kadar başarı varsa kadronun zaaflarını örte örte kazandıklarını unutuyor olmaları. Bugünkü 11 ve yapılan değişiklikler bunu gösteriyor.

Bir diğeri de tabii ki Arjantin’in alıştırdığı kırılganlığı… Basit şekilde garanti düzene geçmek yerine panikle her şeyi baştan yapmaya çalışmak, Arjantin’e tarihinin en büyük Dünya Kupası hayal kırıklığını getirebilir.

Suudi Arabistan, ortaya koyduğu mücadele kadar akılcı planıyla ilgi topladı. Afrika futbolunun en büyük figürlerinden Herve Renard, şimdiden Arap futbolunda da iş bırakmış durumda.

Kendi adıma beklentilerimden uzak geçen ilk iki gün sonrası Arjantin-Suudi Arabistan maçı, Dünya Kupası’nın neden bu kadar özel bir organizasyon olduğunu hatırlattı.

Yeni içeriklerde görüşünceye dek mutlu ve sağlıklı günler diliyorum.