Avrupa’da kayıtların noktalanması ve kadroların büyük oranda şekillenmesiyle takımların sezon başı görüntüsü netleşmeye başladı. Bu içerikte, Beşiktaş’ın nasıl bir sezon geçireceğine dair beyin fırtınası yapacağız.
4 Şubat günü deplasmanda Sivasspor’a boyun eğen Beşiktaş, 7 ayı geçkin süredir mağlubiyet yüzü görmüyor.
Geçtiğimiz sezonun ikinci yarısında yakaladığı yenilmezlik serisini sezon açılışına da taşıyan siyah-beyazlılar, aslında en önemli kazanımını ‘yenilmez’ unvanından ziyade bir kadro çekirdeği oluşturarak yakalamıştı.
Sezon bittiğinde Beşiktaş’ın ilk 11’inde kimlerin oynayacağı, hangi pozisyonlara güçlendirme yapılması gerektiği ve ne tür alternatiflere ihtiyaç duyulduğu belliydi.
Bazıları karşılanan, bazıları eksik kalan, belli noktalarda da soru işaretli eklemelerle geçilen yaz transfer dönemi sonrası, 15 Eylül’e kadar gelebilecek sürpriz bir hamle dışında Beşiktaş kadrosunun hangi oyunculardan oluştuğunu artık tanıyoruz.
Hem oyuncu grubu, hem sahada oynanan oyun hem de karşılaşılabilecek hemen her şey üzerine siyah-beyazlı ekibin muhtemel sezonuna ilişkin fikirlerimi paylaşacağım satırlara hoş geldiniz. Keyif almanızı diliyorum.
Kadroyu ‘gerçekten’ tanıyalım: Beşiktaş kadrosu neleri yapabilir, neleri yapmakta güçlük yaşar?
Sosyal medya, oyuncu listesi ve kaliteleri hakkında ikiye bölünmüş durumda.
Bir grup, takım kadrosunun oldukça meziyetli oyunculardan oluştuğunu düşünüyor. Bir diğer grup ise bunun bir yanılgı olduğu, kadronun yetersiz kalacağı kanısında.
Kendi adıma siyah-beyazlı ekibin iyi oyunculara sahip olduğunu düşünmekle beraber, bu takımın yapabilecekleri-yapamayacakları hakkında keskin fikirlere sahibim.
Detaylarıyla birlikte açayım.
Günümüzde iyi oyunun tanımı belirli ve kısıtlı kalıplara indirilmiş durumda. Bir takımın iyi oynayıp oynamadığının ölçütü yalnızca presle, tempoyla, topla çıkışların göze hitap edişiyle ölçülüyor. Daha evvel içerikleri birlikte paylaştığımız insanların bildiği, bilmeyenler için de izah etmem gereken net bir görüşüm var.
Bana göre iyi oyunun tanımı, elinizdeki kadroya en uygun, zaaflarını en çok örteceğiniz ve olumlu yönleri en çok ortaya çıkaracağınız yapıda gizli. Yapamayacak bir takıma, göze hoş gelmesi amacıyla yapamayacağı şeyleri denetmenin sağlıklı olmadığı kanısındayım. Zaten bu tip denemeler sonuç da vermiyor.
Öncelikle bu daraltılmış kalıplar ile başlayalım. Beşiiktaş kadrosu, tüm maç geneline yayılacak şekilde yüksek pres yapabilir mi? Benim nezdimde bunun -MAÇ GENELİNDE- sağlanması mümkün değil.
Takımın olmazsa olmaz parçalarının başında Aboubakar geliyor. Abou, malum diz problemi gerekçesiyle (bence doğrusunu da yaparak) kendini sakınarak oynuyor. Deparları, ikili mücadeleleri, çıkmak üzere olan toplarda hamleden vazgeçmesi gibi pek çok örnekte vücudunu ve risklerini tanıdığını, kendini koruduğunu görüyoruz. Bu tutumu ön alan baskılarında da geçerliliğini koruyor ve kolay geçiliyor.
Ona partnerlik etmesi muhtemel Cenk ve Rebic’in de benzer problemleri mevcut. Ayrıca, ön alan baskısını çok yukarı çıkaran takımların hücum hattında çok hızlı karar alıp uygulayabilen oyunculara sahip olmaları gerekir. Topu kaleye yakın kazandığınızda yakaladığınız avantaj, beraberinde çabuk düşünme mecburiyeti de getiriyor. Örneğin, önde top kazanma ihtimali en yüksek oyuncunuz olan Gedson Fernandes’in en büyük zaafı karar alabilmek ve pozisyon bitirebilmek.
Ayrıca sol bek Masuaku’nun adale problemleri, sağ bek Rosier’nin de hücum koridorundan geriye dönüşlerde yaşadığı sıkıntı aşikar. Bu oyuncuları 90 dakika tam saha preste tutmak, çok fazla riski almayı ve muhtemel arızalarla yüzleşmeyi beraberinde getirebilir.
Dolayısıyla Beşiktaş’a ekonomik, zaman zaman rakip ceza sahasına kadar çıkacak, zaman zaman rölantide kalacak ama temel felsefesiyle rakibi orta sahada düşürecek bir baskı gerekiyor.
Zira bu takımın en önemli gücü, Amir-Salih-Gedson merkezinin ligdeki pek çok rakibe karşı sağlayabildiği yoğunluktan geliyor.
Bu “yoğunluk” tabiriyle ne anlatmak istediğimi açayım.
Amir de Salih de tek başlarına çok fazla top kazanan, çok geniş alanı süpürebilen oyuncular değiller. Bunu yapabilecek isim Gedson fakat birazdan detayına ineceğimiz üzere onu da arkada kullanmak mantıklı değil. Fakat bu oyuncular bir araya geldiklerinde sahayı çok iyi paylaşıyor, orta sahanın hemen her noktasını dolduruyorlar.
Amir-Salih-Gedson üçlüsü zaman zaman yükselen ön alan baskısında da, rakibin orta alana yaklaştığı anlarda daralan preste de, topu kazandıktan sonra kendi takımında tutabilmekte de başarılı bir üçlü. Profil olarak Chamberlain de buna uyuyor ancak fiziksel açıdan eksik yıllarını doldurabilmesi, çok mesafe kat etmesi gerekiyor.
Ayrıca Beşiktaş kadrosundaki pek çok oyuncu, topla sırtını dönmektense yüzü dönük oynamayı tercih ediyor. Haliyle onlara bu yüzü dönük hareket imkanını sağlayabilecek noktalarda topu kazanmanız gerekiyor.
Şenol Güneş göreve geldiğinden beri Beşiktaş, zaman zaman şiddeti artan ancak ağırlıkla rakibin 1. Ve 2. bölgesi arasında yoğunlaşan bir baskı uyguluyor. Bu hem Abou-Cenk gibi oyuncularınızı daha ekonomik kullanmaya, hem orta saha üçlünüzün üstünlüğünü hissettirmesine hem de topu kazanınca yüzü dönük koşabilmeye yarıyor.
Sivasspor maçında Rashica’nın, Tirana maçında Muleka’nın, geçen yıl Başakşehir ve Ümraniyespor maçlarında Aboubakar’ın, Galatasaray maçında Amir’in golü ve öncesindeki 10 dakikanın, Adana Demirspor maçında Gedson’un gollerine ve şu an aklıma gelmeyen pek çok örneğe bakarak neyi kast ettiğimi anlayabiliriz.
Beşiktaş kadrosu, çok uzun dakikalar boyunca tam saha prese müsait olmadığı gibi yine uzun süreler içerisinde geriye yaslanmaya da elverişli değil. Savunma hattında fiziksel açıdan rakiplere caydırıcılığı bulunan belki de tek oyuncu Omar Colley. Ayrıca Masuaku ve özellikle Rosier, set savunmasında hataya yatkın isimler. Amir’in yanına çekebilecek, oyunu tutup maçı kapatacak ikinci bir pivot da yok. Bu ihtiyaca hitap etmesi amacıyla transfer edilen Onana beklenen başlangıcı şu an için yapabilmiş değil.
Dolayısıyla teknik heyetin takımı sürekli çok ideal bir mesafede tutması gerekiyor. Bu da bazı istisnai maçlar dışında (Dinamo Kiev maçları, geçen seneki İstanbulspor ve Konyaspor maçları vb.) başarıyla uygulandı. Ayrıca bu tutum, maç sonlarında da takımın rakibe oranla diri kalmasını sağlıyor.
Yanıt arayacağımız bir diğer konu, “Beşiktaş tempo yapabilir mi” sorusu olsun.
Bana göre cevap evet ama hem pek çok değişkene bağlı, hem de bu temponun bir sınırı var.
Öncelikle Beşiktaş’ın topla açılabilen, vücudunu kullanarak 15-20 metre kat edebilen, ayağına güvenilebilir bir stoperi yok. Bunun manası şu: Orta saha oyuncunuz, topu çıkarabilmeniz için idealinizden daha geriye gelmek zorunda kalıyor.
Önümüzde taze bir Galatasaray örneği var. Hem Marcao hem de kendisinden sonra gelen Abdülkerim topla uzun mesafeleri kat edip orta saha veya kanat oyuncularına güvenle ulaştırabilen oyunculardı. Haliyle şu an Galatasaray’da Torreira’nın veya partnerinin iki stoperin arasına girerek top alma zorunluluğunu minimum seviyelerde görüyoruz.
Beşiktaş’ta durum farklı. Necip’in ters beke attığı uzun toplar iyi ancak topu sürerek çıkamıyor. Amartey’in kısa paslarda ayağı daha iyi fakat o da ya geriye, ya yana kayarak bu topları atıyor. Ayrıca basit hataya yatkın bir oyuncu.
Dolayısıyla Beşiktaş, Amir’e ideal senaryodan daha geride top vermek mecburiyetinde kalıyor. Hal böyleyken önünde oluşan geniş koridor Salih ve Gedson’a kalıyor. Burada da Gedson’un pas ve karar kalitesinin zayıflığına tekrar dokunmamız gerekiyor.
Haliyle, topun karşısına yerleşmeyi ortalama seviyede başarabilen bir takıma karşı Beşiktaş 11’inin pas temposunu artırma ihtimali düşüyor. Ek olarak sol kenarda adam eksiltme özelliği zayıf, forveti çiftleyen oyuncular var.
Peki bu takım, topun karşısında durabilen ekiplere ya da üst kalite kadrolara nasıl çıkabilir, tempoyu nasıl yapabilir?
Bunun birkaç yolu var. Biz en kestirmelerinden, hataya bağlı oluşan spontane aksiyonlar dışındaki seçeneklerden gidelim.
İlk olarak Beşiktaş’ın her iki beki de baskıya karşı topu bir adım içeri çekip sürebilen oyunculardan oluşuyor, üstelik her iki tarafı yedekleyen Onur Bulut da bunu yapabiliyor. Bunun için Amir’in yanına bir oyuncunun daha devrilmesi (Genelde Salih ancak son dönemde Gedson da yapıyor), haliyle pas opsiyonlarının ve boş alanların artması, bek oyuncusunun da rakibinden sıyrılıp güvenli bir pas vererek takımı çıkarması gerekiyor. Bunu çok büyük oranda Masuaku yapıyor.
Bir diğeri, her ne kadar çok şikayet edilse de göründüğü kadar işlevsellikten uzak olmayan uzun toplar.
Beşiktaş’ın sol kenarda forvet özellikli oyuncu kullanmasının en önemli artılarından biri bu. Takımın geriden çıkmakta güçlük yaşadığı durumlarda bu bölgede oynayan futbolcu, ligin ortalamasına bakarsak çok büyük ihtimalle rakip beke göre uzun ve kalıplı kalıyor. Bu şekilde top tutabilmeniz, faul alabilmeniz, taç kazanabilmeniz, bir şekilde rakip alana geçmeniz mümkün oluyor.
Bana göre üzerinde çok az durulan bir örnek vereyim. Beşiktaş, sahasında 3-1 kazandığı Galatasaray maçında seyri böyle değiştirdi.
İlk 20 dakikada Galatasaray’ın kanat oyuncuları Beşiktaş beklerini kapatıyor, Aboubakar iki stopere üstünlük kuramıyor, siyah-beyazlıların orta sahaları çok geri basmak zorunda kalıyor ve topu taşıyamıyorlardı. Neticesinde gol de gelmişti. O dakikadan sonra Beşiktaş, Cenk Tosun’a ve sola devrilen Aboubakar’a uzun toplar atmaya başladı.
Bu toplarla kazanılan taçlar, fauller veya indirilen toplar oyunu Galatasaray yarı alanına taşıdı. Topu kaybetseniz dahi bu sefer prese maruz kalan değil, presi yapan taraf olma şansına sahip olacaktınız. Neticesinde oyun akmasa dahi üst üste duran toplar kazanan Beşiktaş, o duran topların birinde beraberlik golünü buldu. 45-65 arası orta blok ve ön alan presiyle beraber oyun da aktı, üstünlük de geldi.
Yalnız bu opsiyonu kullanmak ile buna mahkum kalmak arasında ince bir çizgi var. Az önce değindiğim, birazdan tekrar bahsedeceğim Dinamo Kiev maçları buna bir örnek.
Beşiktaş hangi noktalarda yetersiz kalıyor, neleri daha iyi yapabilir, neleri hep iyi seviyede tutmalı?
İkinci Şenol Güneş döneminde Beşiktaş’ın oyuncularından aldığı verim, oyuncuların yapabileceği-yapamayacağı şeyleri doğru tahlil etmekle birlikte yükseldi. Bu durum skorlara da yansıyor.
Örneğin, kendimi de dahil ederek spor kamuoyu ve taraftarın %90’ı Gedson Fernandes’in savunma önünde oynamasını bekliyordu. Burada en büyük problem oyuncunun pas kalitesi olacak, bunu geliştirmesini bekleyecekti.
Güneş, Gedson’un pasörlüğünün iyileşmesinin daha zahmetli olacağını düşünmüş olacak ki, oyuncuyu daha önde ve zaman zaman sol koridorda kullanmaya başladı. Bu hem geride yapacağı hataları sınırladı, hem savunma arasında sırtı dönük oynamak istemeyecek Amir ve Salih’i rahatlattı, hem ön alan baskısını güçlendirdi ve hem de Gedson’u Gedson yapan dribblingleri kısıtlanmamış oldu. Oyuncu sola kaydığında da forvet çiftleniyor ve zaten forvet özellikli sol kenarın da işine yarıyor.
Bir diğeri, sağ iç oyuncusuyla sağ kanadın maç içinde sürekli yaptığı değişimler. Bu hadise Redmond'la da gerçekleşiyordu, Rashica ve hatta Onur Bulut ile de benzer bir durum söz konusu.
Teknik heyet sağ kanatta aslında solak bir oyuncuya sahip olmamanın, daha doğrusu Ghezzal'in sakatlığının yaralarını hissederken sağlak oyuncuların varlığının avantajını da kullandı. Redmond geçen yılın ikinci diliminde zaman zaman Amir'in önüne kayıp topu taşıyor, bıraktığı boşluğa Salih iniyor ve hem Redmond'ın cepheden şut tehdidi artıyor hem de Rosier/Onur için koşabilecek alan genişliyordu. Redmond bu aksiyonlarda ters kanatta kalmadığı için gerektiğinde sol çizgiye inip bire bir de oynayabiliyordu.
Rashica, Redmond kadar merkez özellikli bir oyuncu değil fakat onun da bekleriyle kurduğu kontak daha kıymetli. Her iki ayağıyla da etrafındaki oyuncuları topla buluşturabilen, çevresindeki koşuyu ödüllendiren bir isim. Bu yönüyle hem tam çizgisinde hem de iç koridorda oynayabiliyor. İlk 11'de çıktığı iki maçta da teknik heyet, Rashica ile hem zaman zaman oyunu genişletti hem de Aboubakar'ın etrafına indirip sağ iç oyuncusuna pas koridoru açtı. Chamberlain'in yapabileceklerine dair ilk sinyalleri de bu şekilde gördük.
Bu gibi örneklerle beraber, ben hala daha iyi seviyeye çıkarılabilecek şeyler olduğuna inanıyorum. Bunlar küçük ama netice değiştirebilecek detaylar.
Bana göre Beşiktaş, oyununun en önemli parçalarından biri olan ve her açıdan konfor sağlayan Amir’den skor katkısı da alabilir ve alabilmelidir. Amir aslında gole Salih’ten daha yakın bir oyuncu, şutörlüğü de daha üst seviyede. Hem Salih’e oranla topun sizde kalmasını daha çok garanti altına alıyor hem de topla çıkamayan stoperlerin açığını kapatıyor diye geride oynuyor, bu da mantıklı ancak zaman zaman esnetilebilir. Zira bu role Salih de çok uyumsuz değil. En azından kilidin açılamadığı, rakibin de zaten çekilmeyi kabullendiği maçlarda iki oyuncunun rolünün ve haliyle kullandığı alanın değişmesi skor tehdidini artırabilir.
Çok uçuk bir düşünceye dalmaya da gerek yok, Amir’in Konyaspor döneminde bunu doğrulayan örnekler mevcut. Şut atamayan bir takım için fırsat doğurabilir.
Siyah-beyazlı ekibin kadrosunda dışa kavis vererek çok iyi kornerler kullanabilen iki oyuncusu var: Amir ve Masuaku. Bu ortalar, hem uzun hem de bir anda ivmelenebilen Colley’i son dönemde bol bol besliyor. Geçen yıl Saiss, Aboubakar gibi oyunculara da bu şekilde kafa golü attırılmıştı.
Belki arka arkaya gördüğümüz korner gollerinden sonra abartı gelecek ama Beşiktaş, duran top silahlarını daha da çeşitlendirebilir.
Bununla alakalı çok geniş içerikler yazdım, detaylarına oralardan da bakabilirsiniz fakat kısa bir cümleyle özetleyeyim. Ön direk organizasyonları, yeterince uzun olmayan oyuncularınızı tehdit haline getirmek için bir fırsat. Zira rakibiniz buna özel önlem almıyorsa, top ilk olarak sizin oyuncunuza ulaşacak. Ön direğe kayan futbolcu 1.80 de olsa, 1.80 seviyesine kesilecek ortayla ilk o buluşacak. Gökhan Gönül yıllarca böyle goller attı.
Beşiktaş’ta bu toplara vurabilen veya arkaya çevirebilen Necip ve Salih gibi iki isim var. Her ikisi de genellikle Colley’e alan açmak için diğer oyuncuları farklı bölgelere taşımakla uğraşıyor fakat zamanla Colley’e de önlem alınacaktır. Dışa kavisli ortaları bu kadar iyi kesen oyuncular varken kale sahasının önünde Necip ve Salih kullanılabilir. Bir benzeri, serbest vuruşlarda Colley’i merkez yerine arka direğe atıp kalabalığa top çevirmesiyle de sağlanabilir. Aslında Şenol Güneş’in yönettiği takımlarda örnekleri mevcut. Fransa maçında Kaan Ayhan’ın ya da geçen yıl Galatasaray-Beşiktaş maçında Cenk Tosun’un golleri bunlara emsal.
Sol forvet+Aboubakar kombinasyonu zaten yeterince duran top kazandırırken, Gedson gibi kolay faul alabilen bir oyuncu varken bir de bu listeye Rashica eklendi. Toplu-topsuz çok hareketli, bekini kullanabiliyor ve taç çizgisinde dahi etkinlik gösterebiliyor. Haliyle onun varlığı, duran top sayılarını artırmayı vadediyor. Beşiktaş buradan çok çok yüksek sayıda gol çıkarma potansiyeline sahip bir ekip.
Teknik heyetin sezon boyunca oyuncu değişikliklerinde ve rakibe göre belirlenecek planlarda başarılı olması gerekecek. Çünkü her ne kadar ilk 11’i pek çok ihtiyacı karşılıyor olsa da yedekleri denkleme dahil olduğunda takımın görüntüsü çok değişiyor.
Örneğin, Pendikspor maçı baştan sona çok akıcı ve üretken geçmemesine rağmen en azından rakibin kaleye yaklaşmasına müsaade edilmiyordu. Önce Amir çıktı ve Beşiktaş’ın topa hakimiyeti düştü. Ardından Salih çıktı ve savunma önünü dolduran oyuncusu da eksildi. Çok kısa süre sonra Pendikspor penaltı kazandı ve beraberlik golü geldi.
Uzun uzun üzerine değindik. Beşiktaş, topun ayağında olmadığı ve rakibi geride karşılaması gerektiği durumlara uygun bir kadro değil. Bunu yapacaksa da bahsi geçen oyuncular olmadan yapamaz. Ortada hiçbir şey yokken beklerinin penaltı yaptırması, stoperlerinin elle oynaması, savunma önü oyuncularının rakibi takip etmeyi unutması gibi problemlerle karşılaşabilir. Her daim tempoyu kontrol etmek zorunda.
Geçilmesine rağmen, üstelik bana göre Dinamo Kiev zannedilenden iyi takım olmasına rağmen, ve bunun da üzerine ilk maçtaki oyuncu değişikliklerinin çok iyi olduğunu düşünüyor olmama rağmen bu eşleşmenin özellikle ilk ayağında bana göre stratejik bir hata vardı.
Lucescu takımlarının en önemli özelliği, topla oynamayı tercih edecek takımları açık sahaya çekebilmek, onları gitgelli bir oyunda yorabilmektir. Ön şartı da rakibin temposunu kırıp ritmini bozmaktır. Bu bazen çok faul yaparak, bazen çok faul alarak, bazen oyunu sıkıştırarak, bazen rastgele atılan direkt topları 1-2 oyuncuyla zorlayıp sizi geri bastırarak sağlanıyor. İkili eşleşmelerin hemen hepsinde Luce bunu zorluyor.
Bükreş’te oynanan Dinamo Kiev maçında da Beşiktaş zaman zaman bu tuzağa düştü. Topu rakibinin almasına tahammül etmeden fazla öne çıktığı ya da ayağına aldığında çok acele ettiği, haliyle Dinamo Kiev’in bek arkası koşularına olanak tanıdığı dakikalar oldu. Golleri bu şekilde yedi, pozisyonları bu şekilde verdi. Misal olarak Bodo Glimt maçlarının da benzer şekilde geçmesi muhtemel. Lucescu bu anlamda iyi bir uyarı verdi.
Ve tabii ki en önemli husus, takımın sağlıklı ve formda kalması. Geçmişinde diz ve adale sakatlığı olan çok sayıda oyuncu var kadroda. Ayrıca bunların hatrı sayılır bölümü, sezonun kaderini belirleyecek oyuncular. Biraz şans, büyük oranda rotasyonun kontrolü devreye girecek. Burada da en büyük tehdit, ligi ve Avrupa’yı beraber götürmek olacak.
Çok kuvvetli ihtimalle, aynı hafta içinde hem Avrupa hem de lig maçını üst seviye oynayan bir Beşiktaş görmekte zorlanacağız. Gelene kadar tanımıyor olduğum, geldikten sonra çok olumlu intiba veren Bakhtiyor gibi oyuncuların sonuca dokunan X faktörler olmaları gerekecek.
Özetle, Beşiktaş ne yapıyorsa “işler iyi gidiyor” denebilir ve şampiyon olabilir mi?
Tersten gidip ikinci soruya cevap verelim.
Şampiyon olabilir. Nisan ayına gelindiğinde şampiyonluk yarışından kopmuş olacağını zannetmiyorum ancak söylediğim gibi çok fazla değişkene bağlı bu.
En başta, şampiyonluk yarışında olması muhtemel Fenerbahçe ve Galatasaray’ın işler yolunda gitmediğinde sorun çözücü parçası daha fazla, kadro derinlikleri de daha yüksek. Bunun dışında kritik oyuncuların sağlıklı kalması gerekliliğini unutmamak gerekiyor.
Ligde geçen yıl şampiyonluk adaylarıyla diğer takımlar arasındaki makas bir tık açılmıştı, bu yıl bir tık daha açılma ihtimali söz konusu. Bu da Anadolu’da kaybedilecek her puanın eskisinden daha büyük dezavantaj olduğunu gösteriyor. Şampiyonluğun formülü, Anadolu’da minimum düzeyde kayıp yaşayıp derbilerde artı-eksi dengesini lehinize çevirmekten geçiyor. Mesela iç sahada kesinlikle derbi kaybetmemelisiniz.
Ve tabii ki soru işareti dolu bir Afrika Kupası dönemi var.
“Beşiktaş ne yapıyorsa ‘işler iyi gidiyor’ denebilir” kısmına dönelim.
En başta, kendisine yenilmezlik serisini getiren formülü kaybetmemek yatıyor. Hücum oyuncularını koruyabileceği ölçekte pres, orta saha üstünlüğünü kaybetmeme, topu alabilme ve tempoyu kontrol edebilme, geriden çıkamadığı maçlarda alternatif bulabilme ve diğer her şey.
Geçtiğimiz yıl merkez üçlüden herhangi biri yerine Maxim girince tüm bu orta alan üstünlüğü bozuluyordu. Bu Maxim'le alakalı değil, Maxim'in diğer oyuncular kadar yoğunluk sağlayamamasıyla alakalıydı. Pendikspor maçını bitiren orta sahada da benzer bir problem söz konusuydu. Kenardan gelen oyuncular arasında Amir-Salih ikilisinden birinin yerini doldurmak için en makul aday Demir Ege ancak onu da hazırlayana kadar en az biriyle partner olarak kullanmak gerekebilir.
Takım pek çok noktada beceriye sahip olsa da üreticiliği sınırlı, bunu yapabilen oyuncusu az. Dolayısıyla bu ihtiyaca hitap edecek oyuncuların nasıl kullanıldığı önemli. Örneğin solda kümelenip Rashica’ya ters top atıyor ve arkasındaki bekle birlikte 2’ye 2 kalmasını sağlıyorsanız bu aksiyonda başarılı olmuş, gerisini oyuncu becerisine bırakmışsınız demektir. Çünkü yapabilirler.
Aynı şekilde sol kanattaki oyuncuya (Muleka, Cenk veya Rebic) tutması üzere top atmış, bunu sağlayarak öne çıkmış, bu oyuncuyu merkeze kaydırmış ve solda Masuaku’yu bire bir bırakmışsanız yine aksiyonda başarılı olmuşsunuzdur. Masuaku bunu oynayabilir veya yanına yanaşan orta sahalarla pozisyonu tekrar örebilir. Siz zaten ceza sahasında kalabalığı sağlamışsınızdır. Aboubakar'ın tek başına olduğu, Masuaku'nun ceza sahasına çok uzak olduğu bir aksiyonda orta kesmektense içeri ikinci bir oyuncuyu sokar ve orta menzilini de daraltırsınız.
En önemli göstergelerden biri Gedson’a alan verebilmek. Gedson Fernandes o gün minimum kayıpla top sürebiliyorsa muhtemelen oyun istediğiniz gibi gidiyordur. Çünkü her ne kadar dar alanda da meziyetli bir oyuncu olsa da Gedson'un final aksiyonunu hızlı uygulamak zorunda kalmayacağı, yeterince alan kat edebileceği pozisyonlar cevherini ortaya çıkarıyor. Bunu belki Nisan ayına kadar görmekte zorlanıyorduk ancak o dönemden biu yana, Beşiktaş onun için dribbling koridoru boşaltabilmeye başladığından beri skora da dokunuyor. Topsuz aksiyonda zaten sahanın yerinde.
Yeterince duran top kazanabilmek de keza çok önemli. Sosyal medyanın sevdiği tabirle 'inceci' oyuncunun az olduğu bir ortamda kaleye yakınlık sağlayan her olay bir fırsat. Daha kısa özetle, sizi gole taşıyabilecek ve kadronuzla uyumlu aksiyonları ne kadar tekrar ediyorsanız tablo o kadar iyi demektir.
Kendi adıma, Beşiktaş kadrosu için iyi oyun göstergelerinin en başta olduğu gibi acayip bir tempo ya da müthiş bir pres olmadığını yineleyeyim. Oyuncuların yapabildiği şeylerin tekrarlandığı, yapamadıkları şeylerin zorlanmadığı ancak belli aralıklarla rakipleri şaşırtacak ek opsiyonların oluşturulduğu bir yapı yarışacaktır.
Satırları bitirmeden evvel birkaç öngörüde bulunayım, gerçekleşip gerçekleşmediğini sezon sonunda tartarız.
Satılmadığı takdirde Muleka’nın da gol sayısının çift haneyi görmesini ve hatta kendi pozisyonunda en çok süre alan futbolcu olmasını, bir noktada Amir’in daha ofansif bir kimliğe bürünmesini ve şutörlüğünden bahsettirmesini bekliyorum. Rosier’in hücum katkısı bana göre yine şampiyonluk sezonunun hayli gerisinde kalacak, Masuaku’nun da halihazırda yaşadığı sakatlık sorunlarına yenilerinin eklenme riski büyük. Ayrıca bir noktada Amartey’in artık stoper olarak değerlendirilmeyeceğine inanıyorum, zira burada çok da güvenlik sağlamıyor. Onana'nın kötü başlangıcıyla beraber zaman içerisinde Amartey'in orta sahada denenmesi muhtemel.
Son olarak, transfer dönemi bitmeden bir ekleme yapılacaksa, bu hak muhakkak şut gücü yüksek bir isim için kullanılmalı. Yerli ve tek belirgin özelliği şutörlüğü de olabilir. Beşiktaş kadrosunda şutla rakibi açabilecek oyuncu sayısı çok az.
Buraya kadar sabreden, vakit ayıran, kıymet veren herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Yeni içeriklerde buluşuncaya dek hoşça kalın.