Detay

Jackson Muleka eklemesi

05 Temmuz 2022 Salı 04:21 - Son Güncelleme 05 Temmuz 2022 Salı 16:31  |  Kaynak : TRT SPOR

Jackson Muleka Beşiktaş'a neler katabilir? Siyah-beyazlı ekip, Muleka gibi bir oyuncuya neden ihtiyaç duyuyor? Hangi rolde kullanılmalı? Muleka-Beşiktaş birlikteliği hakkında konuşalım.

Uzun süredir bitirme uğraşı verdiği Wout Weghorst transferinde mutlu sona ulaşan Beşiktaş, bugünlerde Jackson Muleka heyecanı yaşıyor.

Geçtiğimiz sezonun devre arasında Kasımpaşa’ya gelen ve yarım sezonda harika bir performans sergileyen Demokratik Kongolu golcü, pek çok kaynağın doğruladığı üzere Valerien Ismael tarafından çok isteniyor.

Oyuncuya ve katabileceklerine değinmeden önce, bireysel özellikleri bakımından önemli farklar barındırıyor olsalar da Larin konusuna değinmek istiyorum.

Zira Beşiktaş, Muleka’yı Larin’den geçtiğimiz sezon arzu ettiği katkıyı alamadığı role oturtacak ve oyuncudan destekçi forvet olarak performans bekleyecek.

İlerleyen satırlarda, olası riskleri anlatırken de örneklendireceğim için ‘iyi Larin’ ve ‘yeterince iyi olmayan Larin’ arasındaki uçurumun farkından bahsedelim.

29 gole katkı veren Larin’in performansı neden düştü?

Beşiktaş’ın 2020-21 sezonu şampiyonluğunda gol katkısı bakımından ilk sırada Cyle Larin bulunuyordu.

Bir milli arada, Fatih Karagümrük ile oynanan hazırlık maçında ilk kez sol forvet olarak denenen Kanadalı golcü, bu rolde hem kendi kaderini hem de Beşiktaş adına sezonun kaderini değiştirdi.

Siyah-beyazlı ekip, 2020-21 sezonunda oyun şablonu ve oyuncu profilleri sayesinde Larin’in yapamadığı pek çok şeyi maskeliyor, oyuncudan en çok verim sağlayacağı şekilde faydalanabiliyordu.

Peki bunun sırrı neydi?

İlk olarak Cyle Larin, benzer fiziğe sahip pek çok forvetin aksine sırtı dönük oyunu vasat kalan, yüzünü kaleye dönmeye ve topsuz hareketliliğe bağımlı bir oyuncu.

Dolayısıyla kendisinden top tutma ve dağıtma, bağlantı sağlama, stoperleri gezdirme, etrafındaki hareketlilik için alan açma gibi oyun içi katkıları beklemek güç. Tam tersine, Larin bunların yapılacağı bir ortama ihtiyaç duyuyor.

20-21 sezonunda Beşiktaş’ın santrfor pozisyonunu dolduran Vincent Aboubakar, hem sırtı dönük oyunu kuvvetli, hem top dağıtımı kaliteli hem de bire bir tehdit oluşturan bir oyuncuydu. Temas edilmemesi, rahat top aldırılması durumunda hem şutörlük hem de pasörlük kartı cebinde bulunduğu için stoperler, Kamerunlu yıldızla beraber hareket etmek zorunda kalıyordu.

Yine o sezonun yıldızlarından Atiba Hutchinson, orta saha ile hücum hattı arasında, genellikle sağ içte her türlü bağlantıyı sağladığı için Rosier, Ghezzal ve Aboubakar arasında köprü kurabiliyor, ayrıca ceza sahasında fazladan gol tehdidi oluşturabiliyordu.

Haliyle oyun sağa yıkılıyor, bu yıkılma esnasında savunma dengesi bozulabiliyor, Ghezzal ve Rosier gibi iki iyi servişçi de ceza alanında oluşan boşluğa top çıkarabiliyordu.

O boşlukta da Cyle Larin oluyordu.

2021-2022 sezonunda Beşiktaş’ın Larin’den daha az faydalanabilme sebeplerinin başında Aboubakar’ı kaybetmek ve Atiba’nın düşüşüne tanıklık etmek yatıyor.

Atiba gibi tüm hatları birbirine bağlayan bir futbolcunun, hele ki yerine o işlevi gören biri eklenmeden düşüş yaşaması sonucu Beşiktaş’ın takım boyu uzadı ve oyun alanı genişledi.

Üstüne Batshuayi de yüzünü kaleye dönmeye mahkum bir profil çizince Beşiktaş, merkezde bir sezon öncenin aksine alan açmakta güçlük yaşayan, doğal olarak kenar forvetlerini yeterince ceza sahasına sokamayan (ve orada topla buluşturamayan) bir takıma dönüştü.

Hem bu etmen hem de Batshuayi varken oyunu hızlandırma mecburiyetiyle Beşiktaş, sezon başında Nkoudou’yu Larin’in önüne yazmaya başladı. Esasında sezon açılışı iyi yapılmasına rağmen, yetersiz olduğuna inandığım kamp ve idman pratiklerinin etkisiyle arka arkaya sakatlıklar, maç içi düşüşler ve temposuzluk başladı.

Beşiktaş oyunu hızlandıramaz, santrforu etrafında alan açamaz ve kanat oyuncularının üretimine bağımlı hale gelirken, Nkoudou’nun sakatlığıyla sol kenarda oynayabilecek birinci oyuncu Larin oldu. Ancak bahsettiğim sebepler, Larin’in bu kez ‘arka direk golcüsü’ yerine kaleye uzak noktada topla buluşan ve genelde de olumsuz kullanan bir futbolcu görünümü vermesine neden oldu.

Haliyle Larin, tam beş buçuk ayı gol veya asist üretmeden geçirdiği periyodun ardından Beşiktaş’a veda etti.

Kritik nokta: Muleka’yı ‘ikinci forvet’ rolünde tutabilmek

Muleka okumaya geldik ancak uzun bir Larin bölümüyle karşılaştık.

Çünkü Muleka, -yeniden altını çiziyorum- farklı özellikler barındırmasına rağmen Larin ile benzer bir konforla karşılaşma, Larin’e yakın bir rolde kullanılabilme ihtiyacı hissedecek.

Demokratik Kongolu yıldız, Kasımpaşa’da oldukça hareketli ve uyum içinde hareket edebilen bir hücum hattıyla birlikte oynadı.

Tabela katkısı verdiği maçların önemli bir kısmında geçiş hücumlarından faydalanmış olmasına rağmen tümüyle ‘kontratak oyuncusu’ değil.

Kısa mesafede her iki ayağıyla da pas bağlantısına katılabiliyor, çizgide hızı ve gücünden faydalanarak adam eksiltebiliyor ve şut menzilini genişletebiliyor olmasıyla Larin’den ayrılıyor.

Bununla beraber Weghorst, Cornelius, Vedat Muriqi vb. oyuncular gibi bütün bir hücum hattını ön alana yaslayamıyor.

Bu nedenle, Beşiktaş gibi Kasımpaşa’ya nazaran daha az alan bulacak takımlarda komple bir santrfora partnerlik edecek ikinci forvet olarak kullanılması en ideali.

Kasımpaşa, geçiş olanağı bulamadığı, kapalı savunmaya karşı hücum ettiği maçlarda ceza sahasını kolaylıkla kalabalıklaştırabiliyordu. Fall, Umut ve bazen beklerin ceza sahası koşularıyla destek verdiği hücum hattı, rakipler tarafından adam paylaşımında sorun oluşturuyor ve Muleka’ya da rahatlık sağlıyordu.

Beşiktaş’ta da yine Weghorst başta olmak üzere partnerlik edeceği forvetle beraber, yerleşik hücumlarda kanat beklerin ceza sahası bindirmeleri Muleka’ya hareket ve vuruş alanı sağlayabilir. Zaten ivmelenerek geldiği toplarda her iki ayağı ve kafa vuruşları etkinlik gösteriyor.

Oturması gerektiğine inandığım rolü yeterince açıkladığımı düşünüyorum. Şimdi, bu bölümün başlığında yer alan ‘tutabilmek’ tabirini biraz açalım.

Beşiktaş, Muleka’nın kontrat süresinin herhangi bir bölümünde kadrosunda komple bir forvet barındırmazsa, tek santrfor rolü Muleka’ya geçmek zorunda kalacak.

Takımın oyun alanı genişler, hatları birbirinden kopuk hareket eder ve doğal olarak kanatlar çizgiye basmak zorunda olursa, Muleka sahada başka bir forvet olsa bile taç çizgisinden üretmekle yükümlü olacak.

Bu nedenle Beşiktaş’ın her daim stoper markajını sırtlanacak bir santrfor barındırması ve orta sahasını hücum hattına birleştirebilmesi gerekiyor.

Bu şartların gerçekleşmediği senaryolar, Cyle Larin’in iki sezon arası farkı gibi sonuçlar doğurabilir. Örnekleri de Larin’den ibaret değil.

Alexander Sörloth’la birlikte oynarken toplam 21 tabelaya ulaşan Caleb Ekuban, kaliteli pivot özellikleri sergilemeyen Afobe ile düşüşe geçmişti.

Galatasaray’ın 2018-2019 sezonu şampiyonluğuna büyük katkı sağlayan Henry Onyekuru, yine bağlantı oyununda zayıf kalan Mustafa Muhammed’le beraber oynarken, üstelik orta sahayı bağlayan Belhanda takımdan ayrılmış ve Feghouli yedeğe çekilmişken vasat bir görünüm çizmişti.

Muleka, bu isimlere nazaran gelecekte tek santrfor olabilmesi adına bir miktar ışık verse de şu an o role mahkum edilmemesi gereken seviyede.

Bu arada üzerinde bu kadar durmuşken, futbol veri karşılaştırma platformu Comparisonator aracılığıyla ortaya çıkan bir kıyası da başlığın altına ekleyeyim.

İlk görsel Muleka’nın 2021-2022 sezonu Süper Lig verilerini, ikinci görsel Cyle Larin’in yıldızlaştığı 2020-2021 sezonu Süper Lig verilerini gösteriyor.

Tam sahaya yayılan pres takımı olma arzusu

“Weghorst transferi” başlıklı içerikte hem Beşiktaş’ın set pratiği kazanması gerektiğinden hem de Valerien Ismael’in oyun boyunu tam sahaya yayma arzusundan söz etmiştim.

Her iki durum da topu hızlı kazanmayı, dolayısıyla kaliteli pres takımı olabilmeyi gerektiriyor.

Yine aynı içerikte, Ghezzal ve Weghorst’un pozisyon bilgisi ve savunma eforunun yüksek oluşuna, bu ikiliye partnerlik edecek oyuncunun da bu eğilime sahip olması halinde Beşiktaş’ın pres bloğunun gücünü artıracağına değinmiş ve 2015-2016 sezonunun bana göre en önemli sırrının bu olduğuna vurgu yapmıştım.

Jackson Muleka, pozisyon bilgisi açısından Weghorst’la kıyaslanabilir bir isim değil. Bunun belki de sayısal açıdan en net izahında, sahipsiz top kazanma sayılarında kaliteli örneklerin gerisinde kalıyor.

Buna rağmen oyuncu savunma tembelliği olan bir isim de değil. Top çıkarma pratiği zayıf kalan takımlara karşı kuvvetli, topu sağlıklı çıkarabilen ekiplere karşı da yıpratıcı rolü üstlenebilir.

Yine de bu pres vurgusunun karşılığını görebilmek için kenar stoper seçimleri ve kamp döneminin kalitesi çok önemli.

Kenar stoperler, kanat beklerin bıraktığı yarım alanla beraber çok geniş bir bölgeyi savunacaklar. Dolayısıyla başarılı hamle oranı yüksek, atletik, hattı öne çekebilen futbolcular seçilmesi gerekiyor. Kampın kıymeti de zaten herkesin malumu, geçen yıl yaşanan fiziksel düşüşten sonra herkesin yüksek sesle dillendirdiği bir husus oldu.

Weghorst ve Muleka’ya rağmen neden hala kanat aranıyor?

Basındaki pek çok haber, Beşiktaş’ın transfer ettiği forvet ve ikinci forvet profillerinin dışında bir kanat oyuncusu aradığını doğruluyor.

Bu da Valerien Ismael’in tam olarak kafasından ne geçtiği, hangi formasyonu ve oyun yapısını kullanacağı hakkında soru işaretleri doğuruyor.

Bu başlığı farklı senaryolar üzerinden tahminlerle yürütelim.

Bana göre Ismael, ilk etapta kullanılacağı varsayılan 3-4-1-2 yerleşimine çeşitlilik katmak, koridoru tamamen beklere vererek üretken olamadığı maçlarda sağ-sol çizgilerden bire bir tehdidi kazanmak ve biraz da kontratak silahına sahip olmak istiyor.

Zira Beşiktaş, 3-4-1-2’de Ghezzal’i Rosier’den uzaklaştırarak aslında Fransız bekin alametifarikasından kopuyor, bir bakıma oyununu evirmesini bekliyor. Bunun gerçekleşmemesi durumunda alternatif şablonlara ihtiyaç duyulabilir.

Yine Ismael’in enerjiyi çok ön planda tutan (ve bana göre set oynayarak esnemesi gereken) sistemi, Ghezzal gibi alternatifsiz bir oyuncunun 70. dakika dolaylarında tükenip oyundan çıkmasıyla kilitleniyor. Bu anlarda hem Ghezzal’in yerine girebilecek hem de tersinde kullanabilecek, oyunu genişleten bir kanat oyuncusu hocanın elini rahatlatabilir.

Bir diğer olasılık da gelecek kanat oyuncusunun ‘kanat bek’ olarak kullanılması… Süreklilik arz eder mi bilinmez ancak bir B planı olarak cepte tutulabilir. Zira üçlü sistemde kanat özellikleri taşıyan, ters ayakla dribbling tehdidine sahip olan ve iç koridoru kullanabilen kanat beklerin nasıl fark yaratabildiğine EURO 2020 ile beraber tanıklık ettik.

Elbette ki bu tercihin savunma mesafesini ayarlama, bek-stoper arası açıklığı kapatma gibi çok ciddi pratik isteyen soru işaretleri de mevcut.

Muleka çerçevesinde başlanmış, geçmiş ve geleceği kapsayan ve değerlendirilmesi gerektiğine inandığım farklı parametrelerle ele alınmış satırların sonuna geldik.

Vakıt ayıran herkese teşekkür ediyor, yeni içeriklerde buluşmayı diliyorum.
 

Sıradaki Haber
Cihan pehlivanı Koca Yusuf
Yükleniyor lütfen bekleyiniz