EURO 2020’ye artık çok az bir süre kaldı. Milli Takım, turnuva favorilerinden İtalya’ya karşısına çıkıyor. Peki Milliler, İtalya’yı yenebilmek için neler yapmalı? Müsabaka öncesi, saha içini değerlendirelim.
Alperen Doğan - TRT SPOR
A Milli Futbol Takımımız, EURO 2020’nin açılış maçında Roma’da İtalya ile karşı karşıya gelecek.
Dev randevu, gruptan çıkma iddiamız adına stratejik öneme sahip olduğu gibi, turnuvadaki hedefimizin fotoğrafını da çekecek.
Peki Milliler, İtalya’yı yenebilmek için saha içinde neler yapmalı? Birlikte fikir yürütmeye başlamadan önce, Emre Akdemir’in hazırladığı İtalya analizine BURADAN göz atabiliriz.
İlk adım: İtalya’nın güçlü yönleri, Fransa ve Hollanda’dan farklılık gösteriyor
İkinci Şenol Güneş döneminde Milli Takımımız, resmi maçlarda Fransa ve Hollanda’ya karşı aldığı başarılı sonuçlarla “büyük maç” oynama kabiliyeti kazandığını gözler önüne sermişti.
Bununla beraber İtalya maçı, Fransa ve Hollanda sınavlarına göre farklı tehlikeler barındırıyor.
Son Dünya şampiyonu Fransa, teknik direktör Didier Deschamps’ın belirlediği stile uygun olarak, Türkiye karşısında iki orta saha oyuncusunun yanında sol kanada da orta saha özellikli bir oyuncu yerleştirmişti. Paul Pogba ve Moussa Sissoko’dan oluşan merkez hattına, solda oynayan Matuidi de eklenmiş ve sert bir hat oluşturulmuştu.
Bu durum, Fransa’nın son iki majör turnuvada Almanya, Belçika, Hırvatistan gibi takımlara karşı en az seviyede boşluk vererek galibiyetler elde etmesine vesile olmuştu. Horozlar, tam tersi yönde sahanın bariz şekilde ‘dominant’ takımı olarak dikkat çektiği maçlarda ise problem yaşamıştı.
2018 Dünya Kupası’nda Avustralya ve Peru karşısında galibiyeti elde etmekte zorlanan, Danimarka’ya diş geçiremeyen Fransa, benzer sıkıntıları 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda da yaşamıştı. Romanya ve Arnavutluk’u son dakika golleriyle devirebilen, İsviçre’ye puan kaybeden ekip, tercih ettiği oyun ve kadro yapısı sebebiyle “topun arkasında bekleyen” rakiplerine karşı zorlanıyordu.
Milli Takım, dersine çok iyi çalışarak ve yerleşik savunmayı başarıyla uygulayarak Fransızları durdurmuş, her iki maçta da istediği sonuçları almıştı.
Hollanda mücadelesi de ay-yıldızlı ekibimiz için son derece başarılı bir sınavdı. Sahaya iki elit stoperinden yoksun çıkan ve savunmasıyla orta sahası arasında boşluk veren Portakallara karşı bolca şut imkanı yakalayan Türkiye, hücumda istediğini elde etmeyi başarmıştı. Maça santrfor orijinli bir futbolcu kullanmadan çıkan Hollanda, Luuk de Jong oyuna girene kadar savunma hattımıza karşı pozisyon bulmakta güçlük yaşamıştı.
İtalya, kadro ve oyun yapısı itibarıyla daha önce mağlup ettiğimiz iki futbol devine oranla farklılık gösteriyor.
Yıllar boyunca katı savunma anlayışıyla, üçlü savunma sistemleriyle tanıdığımız İtalya, Mancini ile beraber oldukça üretken bir yapıya büründü. Orta sahanın neredeyse tüm üyeleri, kaliteli ayağa ve topla mesafe kat edebilme meziyetine sahipler. Ekibin her iki kanadında hücumu desteklemeyi seven bek oyuncuları var. Kanat rotasyonundaki yıldızlar hem üretebiliyor hem de gol pozisyonuna dahil olup tabelayı değiştirebiliyor. Forvette de Serie A'yı kasıp kavuran Immobile ve milli takım performansıyla rakipleri korkutan Belotti…
Üstelik İtalya, son dönemde yakaladığı etkileyici galibiyet serisiyle, Fransa ve Hollanda gibi ‘referans’ maç sunumu da yapmıyor. Bu anlamda ekip, kağıt üzerinde durdurulması daha güç bir takım hüviyeti çiziyor.
Kilit nokta: Jorginho’ya baskı ve Verratti’nin sakatlık durumu
Jorginho, İtalya’nın savunma ve orta saha arasındaki bağlantısını sağlayan en önemli köprü görevini görüyor.
İyi bir çevre kontrolü ve kaliteli bir ayağa sahip yıldız oyuncu, Napoli’de parladığı günlerden bu yana kendi rolünde verimli performanslar sergiledi. Bununla beraber, oldukça geniş bir bölgede oynayan ve ilk topları alan Jorginho, hücum hattıyla arasında köprü görevi görecek takım arkadaşlarına ihtiyaç duyuyor.
İtalya Milli Takımı’nda, son dönemde Jorginho’nun partnerliğini Locatelli ve Barella yapıyor. Nicolo Barella’nın yüzünü rakip kaleye dönebildiği top taşıma ve skor üretme becerisine aşinayız. Locatelli de Jorginho’yu rahatlatacak “ikinci köprü” olma görevinin altından kalkabiliyor. Yine de, sakatlığına rağmen Avrupa Şampiyonası’na davet edilen Verratti’nin sahada olup olmayacağı konusu çok kritik. Zira Verratti, dünyada bu işi en iyi yapan oyuncular arasında bulunuyor.
Topu geriden kullanmayı seven ve bu alışkanlığı kazandıran Mancini için, Leonardo Bonucci ve Jorginho’nun önemi büyük. Hal böyle olunca, Milli Takım’ın bu iki ismin rahat ve net toplar atmasını önleyecek bir markaj/pres uygulaması gerekebilir. Bu konuda bir örnek düşünelim.
Referans: Napoli – Beşiktaş maçı
2016-2017 sezonunun Napoli’si, Maurizio Sarri yönetiminde kendi kalesinden başlayan ve rakip kalede sonlanan, seri ve mükemmel set hücumlarına sahipti. Topu ayağına aldığında durdurulması güçleşen bu ekipte, İtalya’da olduğu gibi Jorginho kritik bir rol oynarken, Bonucci’den beklenen top çıkarma görevini de Koulibaly üstleniyordu.
Beşiktaş’ı çalıştıran Şenol Güneş, İtalya’da Napoli ile oynanacak müsabaka için ilk 11’de değişikliklere gitmişti. Kenarda Talisca, Gökhan İnler, Cenk Tosun, Olcay gibi önemli isimler oturmasına rağmen tecrübeli çalıştırıcı, orta sahada Atiba Hutchinson, Necip Uysal ve Tolgay Arslan’ı sahaya sürmüş, sol kanadı da Adriano’ya emanet etmişti.
Maçın büyük bölümünde Jorginho’ya topu etkili kullanabileceği alanlarda pres uygulayan siyah-beyazlılar, İtalyan yıldızın hatasından bir gol çıkarmayı başarmıştı. Adriano, Milli Takım’da Kenan Karaman’ın başarıyla uyguladığı gibi rakibin bek oyuncusunu kısıtlamak için uğraş vermiş, üzerine bir de gol atmıştı. Şenol Güneş, o gün yenen gollerden birini, Aboubakar’ın Koulibaly’ye baskı yapmakta gecikmesi üzerinden açıklamıştı.
2016-2017 Beşiktaş’ı, o güne kadar topun arkasında bekleme pratiği yüksek olmayan bir takımdı. Üstelik, kale ve savunma hattının bireysel kalitesi, kağıt üzerinde günümüz Türk Milli Takımı’nın gerisinde gözüküyordu. Türkiye, bu tip maçları oynamaya alışması ve kale/savunma hattının uluslararası çapta kalitesiyle, benzer bir zafer için umut vaat ediyor.
Tabii, benzerlik kurarken bazı gerçekleri de göz önüne almak gerek. Her ne kadar stratejiler değerli olsa da futbol, eninde sonunda bireysel becerinin baskın geldiği bir oyun. Örnekte verilen Napoli-Beşiktaş maçında siyah-beyazlı ekip, bulduğu hemen hemen tüm net fırsatları gole çevirmeyi başarmıştı. Üstelik, kaleci Fabri müsabakada bir penaltı kurtarmıştı.
Milli Takım da, Hollanda ve Norveç zaferlerinde pozisyonlarının büyük bölümünü değerlendirme hüneri gösterdi. Son derece zorluk geçecek İtalya maçında da 11 oyuncumuzun oldukça konsantre ve becerikli olması gerekecek.
Artı yönlerimiz ve kullanabileceğimiz zaaflar
Artık hepimizin malumu… Milli Takım, kapanan rakiplerine karşı üretmekte zorlanabiliyor. Andorra, Arnavutluk gibi resmi maçların yanında, EURO 2020 kampında oynanan Gine, Azerbaycan ve Moldova sınavlarında da benzer durumu yaşadık.
Bununla beraber, rakiplerin üzerimize geldiği ve doğal olarak savunmasında açıklar verdiği müsabakalar bizim işimize geliyor. Fransa, Hollanda, Norveç gibi rakiplere karşı alınan galibiyetler bunu doğrular nitelikte.
Türkiye, Yusuf Yazıcı gibi, Hakan Çalhanoğlu gibi, Ozan Tufan gibi, Cengiz Ünder gibi ceza sahası ve çevresinden net şutlar çıkarabilecek yeteneklere sahip. Bu yıldızlarımız, orta alanda kazandığımız ve hızlı çıktığımız pozisyonları rakip kalede bitirebildiklerini defalarca kez gösterdiler.
Teoride üzerimize geleceğini düşündüğümüz İtalya, bizim bu aksiyonlarımıza karşı belirgin zaaflar gösterebilir. Sol bek rotasyonunu paylaşan Spinazzola ve Emerson, kaliteleri itibarıyla soru işareti oluşturan futbolcular. Sağ bekte görev yapan Florenzi ise zaten defans orijinli değil.
Bu oyuncuların ileri çıkışı, arkada bırakacakları boşluklarda Cengiz ve Yusuf gibi yetenekli ayaklarımızı kullanabilmemiz anlamına gelebilir. Ayrıca Kenan Karaman’ın da İtalya beklerine karşı boy avantajı söz konusu.
Çok kaliteli olmakla beraber, İtalya’nın stoperleri yeterince süratli isimlerden oluşmuyor. Bu da onları açık alanda yakalamamız halinde etkili olabileceğimiz manasını taşıyor.
Tehlike: Skor üstünlüğü, İtalya’yı durdurulması güç hale getiriyor
Milli Takım, kullandığı duran toplarda çok etkili olsa da, son dönemde rakiplerin duran toplarını savunmakla güçlük çekiyor.
Ayrıca İtalya, yazı boyunca değinildiği gibi her an tabelayı değiştirecek yetenekli ayaklara sahip.
İtalyanlar, skorda üstünlüğü ele aldığı takdirde Insigne, Chiesa, Barella gibi oluşacak boşlukları hızla değerlendirebilecek oyunculara sahip.
Çekya, esasen İtalya ile oynadığı hazırlık karşılaşmasının ilk 20 dakikasında iyi bir görüntü çizmiş ve rakibinin rahatlıkla kalesine gelmesine müsaade etmemişti. Ancak İtalyanlar, bu bölümden sonra bulduğu golle Çekya’nın kilidini açmış ve pek çok fırsat yakalamış, maçı da 4 farkla kazanmayı başarmıştı.
Elemelerde 10 maçta 37 gol atmış bir ekibe karşı oynadığımızı unutmadan, takım halinde konsantrasyonumuzu ilk dakikadan son dakikaya taşımamız gerekiyor.
İtalya maçı, Türkiye için yeni bir aşama
Mevcut jenerasyonumuz, kısa vadede önemli rakiplerine karşı eşik atlamayı başardı.
İtalya maçı, kritik bir turnuva müsabakası olmakla beraber, genç kadromuz adına yepyeni bir sınav olacak.
Zor bir rakip… Dominant ve güçlü bir rakip… Karşılarında ise bu rakiplerin korkulu rüyası olabileceğini kanıtlamış bir Türkiye.
Şenol Güneş ve öğrencilerine güveniyor, Milli Takımımız adına açılış maçında büyük bir zafer diliyoruz.