Detay

Muhabirin gözünden: Tokyo #4

22 Temmuz 2021 Perşembe 19:18 - Son Güncelleme 23 Temmuz 2021 Cuma 00:58  |  Kaynak : TRT SPOR

Sokakları, mimarisi ve insanlarıyla Tokyo nasıl bir şehir? İşte "muhabirin gözünden" 2020 Olimpiyatları'na ev sahipliği yapan ve yaklaşık 40 milyonluk nüfusuyla dünyanın en kalabalık şehri olan Tokyo'dan izlenimler...

Ve başlıyoruz! Yeni yazıda Tokyo’daki gözlemlerimden bahsettim. Hani böyle bir şehre gidersiniz ve arkadaşınızla direkt değerlendirirsiniz ya, hatta o arkadaş eğer biraz uzaksa, mesafeli bir karşılaştırma olur. Heh, onun gibi yazdım.

Olimpiyat başlıyor. Ben ise otelde, Tokyo’da, odamda Radiohead-Weird Fishes eşliğinde uyumadan önce yazımı yazıyorum. Gün içinde yazıda Tokyo’dan bahsetmeye karar verdim.

Çünkü son iki günde antrenman merkezlerine gidebilince şehri daha da fazla gözlemleme şansı buldum. Açılış töreni sonrası zaten spora odaklanırız diye düşünüyorum. Son “aktüel” yazımızı yazalım bakalım.
Serinin ismi “Muhabirin Gözünden;” ama şimdiden bu yazının Alperen Delibaş’ın gözünden olacağını söylemeliyim. Ben bir kere her yere farklı bakıyorum, biraz şükrederek, biraz hayranlıkla, şaşırarak bakıyorum, o ayrı. Onun hikayesinden belki bir gün ayrıca bahsederiz.

Hayatında sadece Doğu Avrupa’yı gezmiş biri olarak; Tokyo’ya girer girmez düşündüğüm ilk şey “farklı bir dünya burası ya” olmuştu. Tabelalar, marketler, şehrin yapısı, ışıklar, gökdelenler... Hiç İstanbul gibi gelmedi. Ya da başka bir şehir gibi. Her yer farklı insanlarla dolu.

Sonra gezdik. Şehir yeşilliklerle dolu değil. Parklar, ovalar, çok geniş, refah bir görüntü yok. Zaten yüzde 7,5 ile dünyada bu konuda son sıralardalar. Dikey mimari çok daha fazla, ama o kadar düzenliler ki. Binalar da düzenli. Ekstra, gereksiz tabela yok. Göz kalabalığı yok. Yüksek binalar mimarisi yapmışlar. Binalar etrafına şehir inşa edilmiş ama asla rahatsız etmiyor, “buranın özelliği bu” dedirtiyor. Sanırım o yüzden de “Amerika hayali” gibi bir “Tokyo hayali” var.

Avrupa’nın küçük, aynı tarz, meydan çevresine kurulmuş şehirler gibi değil. Albenisi çok fazla. Binaları bir insan nasıl bu kadar övebilir diyebilirsiniz, ben diyebilirdim, insan zaten kendi diyebileceklerini insanların da söyleyebileceğini düşünürmüş, insanların sıkılmadığını hem görüşlerden hem de insanların mutluluğundan anlıyorum.

Ancak buradaki mutluluk kavramı biraz farklı gibi. Bana çok net bir ahlak sistemi içinde, çok net kurallarla büyütülmüş gibi geldiler direkt. Gerçekten de öylelermiş zaten. Selam vermeden yanınızdan geçmiyorlar. Aşırı kibar, aşırı saygılılar. Karakterleri bu olmuş. Bir felsefe altında yaşadıkları çok bariz. Sadece bize karşı da değil. Kendilerine karşı da öyleler. Büyük bir nizam, büyük bir operasyon.

Tokyo’ya dönelim. Burasının nüfusu normalde 13.5 milyon. Metropolün nüfusu ise 40 milyonu buluyor. Normalde bu nüfusta karışıklık olmasını bekleriz. Ama Tokyo’da o da yok. Ve üstüne trafik de çok az.
Yollarda arabalar hızlı gidiyor, çünkü herkes ne yapacağını biliyor. Biz servis dışında sadece olimpiyatların belirlediği taksileri kullanıyoruz. Taksiler çok hızlılar. Sağdan sola geçerken bile neredeyse bakmıyorlar.

Otobüs saatleri 1 dakika bile gecikmiyor. Buradaki insanlar programlarını bile haftalar önceden belirlermiş. Bize gelir mi, bilmem. Ama hayranlıkla izliyorum kesinlikle. Tüm bunların 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yerleştiğine ise emin gibiyim ama ispatlayamam.

Bir de herhangi bir sohbette; “Şöyle olmaz mı?” sorusuna tamamen kapalılar. Neyse o.
Çok uzatmaya gerek yok. Herkesin görmesi gereken, umarım da herkes görebilir, herkesin tecrübe etmesi gereken ve herkesin mutlu olacağını düşündüğüm bir şehir. Doğal güzellik, insanlar ve farklı dünya. En çok da farklı bir dünya.

Keşke açılış törenine gidebilseydik. 

Etiketler : OlimpiyatTokyo 2020
Sıradaki Haber
Muhabirin gözünden: Tokyo #3
Yükleniyor lütfen bekleyiniz