Milli Takımımız, EURO 2020 A Grubu’ndaki ikinci maçında Galler’e karşı kritik bir sınav verecek. Peki ay-yıldızlılar, bu maçta nelere dikkat etmeli? Saha içini değerlendirelim.
Alperen Doğan - TRT SPOR
İtalya karşısında istemediği bir sonuç elde eden Milliler, ikinci sınavında Galler’in rakibi olacak.
Gruptan çıkma hedefi doğrultusunda kritik rol oynayacak bu karşılaşmada, ay-yıldızlı ekibimizi saha içinde neler bekleyecek? Türkiye, rakibinin hangi güçlü yönlerini bilmeli ve sahada neler yapmalı?
Birlikte değerlendirelim.
Galler, Türkiye’nin problem yaşadığı bir profil
Milli Takımımız, İtalya karşısında arzu ettiği skoru alamamanın yanında, oyunuyla da beklentilere yanıt veremedi. Esasen, kornerde yaşanan bir paylaşım hatası dışında ilk yarıda net pozisyon verilmese de ekibimiz, top kazanmakta güçlük çekmiş ve topu hakimiyeti altına aldığında da verimli kullanamadı.
Bunun sonucunda, savunmada eksik yakalandığı ve bireysel hataların da eklendiği bir pozisyon sonrası skor üstünlüğünü rakibine kaptıran Milliler, farkın açılmasına engel olamadı.
Galler, hem oyun tarzı hem de kalitesi itibarıyla İtalya’dan çok farklı bir rakip profili çiziyor. Bununla beraber, yine bariz favori olduğumuz, rakibi ‘kolay lokma’ görebileceğimiz bir maça çıkmıyoruz.
Türkiye, gerek Avrupa Şampiyonası Elemeleri’nde, gerek Milletler Ligi’nde takım halinde topun arkasına geçen, fiziki açıdan kendisiyle eşleşebilen rakiplerine karşı problem yaşamıştı.
Bu durum, Macaristan ve Sırbistan gibi yakın kalitedeki takımlara karşı görüldüğü gibi, Andorra ve Arnavutluk tipinde, sahanın net favorisi olduğumuz karşılaşmalarda da kendini göstermişti.
Savunma hattının kalitesi soru işaretleriyle dolu olsa da Galler, tarz olarak bu çağrışımı veren bir oyuna daha yatkın durumda. Üstelik, bu mentaliteyi besleyecek, oyunu geride kabul ederken de hücum tehdidi oluşturabilecek iki kanat oyuncuları var.
Kritik nokta: Daniel James ve Gareth Bale’e alan vermemek
İsviçre karşısındaki performansı soru işareti oluştursa ve son yıllarda istikrar yakalayamasa da Gareth Bale, saha içinde her zaman güçlü bir silah.
Takımının geçiş hücumlarının hem yönlendiricisi hem de bitiricisi olabilecek Bale’ın, Milli Takımımız karşısında takımını hücuma çıkaracağı aksiyonlarına serbestlik tanımak, amiyane tabirle Galler’in ekmeğine yağ sürecektir.
En az Bale kadar kritik bir diğer isim de Daniel James… Manchester Unitedlı yıldız, şampiyonanın en süratli oyuncularından biri olmakla beraber, bu sürati topla birlikte kullanabiliyor ve kendi profilindeki pek çok oyuncunun aksine gol vuruşunu da yapabiliyor.
Şenol Güneş’in öğrencileri, Bale ve James’in hareket alanını kısıtlamak, onların açık alanda koşmasını engellemek zorunda. Bunu sağlayabilmenin, başka bir deyişle Galler’e istediği imkanı tanımamanın birkaç şartı var.
Türkiye, İtalya maçında fazla defansif ve hücumda etkisiz bir görüntü çizmişti. Bu tutumun Galler karşısında olması gerekenden daha ‘cesur’ bir anlayışa itmesi, rakibin iki etkili kanadı için fırsat oluışturabilir. Zira Milliler, her biri ayrı ayrı kaliteli oyunculardan oluşan kadrosuna rağmen oyunu tümüyle rakip alana yıkacak ve atakları başarıyla sonlandıracak bir kimliğe sahip değil.
İtalya karşılaşmasında Türkiye, rakibinin ayağından topu almakta zorlandı. Kalemizden başlayan aksiyonlarda da topu sağlıklı çıkaramadık. Bu sebeple, genellikle Kenan ve Burak için uzun toplar kullandık ancak bunlarda da başarılı olamadık.
Galler’in benzer yoğunlukta bir baskı kurmayacağı öngörülse de, Türkiye’nin aynı şekilde topla çıkarken yapacağı hatalar sonucu rakibinin tuzağına düşme riski epey fazla.
Kullanılabilecek zaaflar: Kalabalık ceza sahası ve şut imkanları
Turnuva yolculuğunda sıklıkla üçlü savunmayı tercih eden Galler, İsviçre maçına dörtlü savunma ile çıktı.
Bu düzende, kendi ceza sahasına kalabalık geçen İsviçre hücumcularını paylaşmakta zorlanan Galler savunması, daha az kullandığı dizilimin olumsuz bir sonucu olarak rakibine ceza sahası ve çevresinden bolca şut imkanı tanıdı.
Ay-yıldızlı ekibimiz, rakibinin aynı formasyonla sahaya çıkması halinde Galler’e karşı şut imkanları bulabilir. Dar alanda oynamayı sevmese de şut fırsatlarını değerlendirebilecek futbolcu fazlalığımız düşünüldüğünde, bu bizim için kuvvetli bir gol tehdidi olabilir.
Galler, İsviçre’nin hücum hareketliliğine karşı geride beklediği dakikalarda dahi hatalar yaptı. Pek çok kez İsviçre’nin kenardan taşıdığı toplarda ceza sahasında “1’e 1” eşleşme veren Galliler, Seferovic ve Embolo’yu durdurmakta zorlandı.
Robert Page'in Milliler karşısında dörtlü yerine yeniden üçlü savunmayı tercih etmesi, Türkiye'yi büyük oranda üzerine çekme isteğinin göstergesi olabilir. Böyle bir durumda, oyunun belirli bölümlerinde topu yönlendirmesi için rakibi zorlayarak ana planlarının dışına itmeye çalışabiliriz. Elbette ki iki taraftan birinin atacağı erken gol ihtimali de mentalite değişimi açısından belirleyici olacak.
Kilit performans: Burak Yılmaz
Burak Yılmaz, İtalya karşısında yeterince topla buluşamayı, buluştuğu anlarda da istediği aksiyonları gerçekleştirememişti.
Tecrübeli golcünün iyi performansına her maç ihtiyaç duysak da, bu durum Galler karşısında biraz daha belirgin olacak.
İsviçre, yüzü dönük top taşıyabilen Shaqiri ve özellikle Embolo gibi oyuncularıyla Galler savunmasını çokça rahatsız etmeyi başardı. Türkiye’nin bunu yapabilmesi için Burak Yılmaz’ın başarılı bir “istasyon” oyunu sergilemesi, arkasında oynayabilecek Hakan, Yusuf/Cengiz gibi isimlere alan oluşturması gerekecek.
Ayrıca Burak, gününde olduğunda Milli Takım’ın etkili kullandığı duran topların kazanılmasında da büyük rol oynuyor.
Her iki takımın ortak alarmı: Duran toplar
Türkiye, Avrupa Şampiyonası Elemeleri’nin en iyi duran top kullanan takımları arasındaydı. Bu durum, Dünya Kupası Elemeleri’nde ve turnuva öncesi hazırlık maçlarında da sürdü.
Bununla beraber Milliler, son dönemde rakiplerinin yüksek top organizasyonlarını karşılama istikrarını kaybetti. Azerbaycan ve Moldova ile oynanan hazırlık maçlarında gördüğümüz örnekler, İtalya’nın korner organizasyonunun biri net olmak üzere iki kez gol tehlikesi oluşturmasıyla sürdü.
Benzer durum Galler için de geçerli. Galler, İsviçre karşısında, rakibinin ön direk organizasyonuna karşı birkaç kez yanıtsız kalarak, ceza sahasına indirilen bir başka topta da bu seviye için amatörce kabul edilebilecek bir gol yedi.
Bunun yanında Robert Page'in ekibi, hücumdaki kenar ortalarında gol pozisyonları bulabileceğini gösterdi. İsviçre maçında beraberliği bu şekilde yakalayan Britanya temsilcisi, Kieffer Moore gibi son derece iyi bir sezon geçirmiş ve hava toplarında etkili bir forvete sahip.
Bilinci ve dengeyi kaybetmemek gerekiyor
Mağlubiyet durumunda dahi kesin olarak elenmemekle beraber, son maç takvimi öncesi şansımızı oldukça azaltacak ve kesin olarak bizden bağımsız sonuçlara da muhtaç kalacağız.
Bu açıdan Türkiye, İtalya yenilgisinin ardından saha içinde olduğu kadar mental ve stratejik anlamda da zor bir sınav verecek.
Başlangıç itibarıyla skorun 0-0 ve elde edilen puanın bir olduğunu daima aklımızda bulundurmamız gerek.
2 maçta 1 puan beklentinin çok altında gözükse de, bir turnuva içerisinde bulunduğumuzu ve her ne olursa olsun iddiamızı son maça taşımamız gerektiği unutulmamalı.
Müsabakayı kazanmamız durumunda, grubu ilk 3 sırada bitirme yolunda büyük bir adım atacak, belki de İsviçre karşısında alınacak bir beraberlikle dahi ilk 2’ye kendimizi atacağız. Yine de, galibiyet arzusunun bilincimizi ve oyun dengemizi gölgelendirmemesi gereken bir 90 dakikaya çıkacağız.
Her turnuva, kendi içerisinde unutulmaz hikayeler yazar. Türkiye, sonu yarı finalle biten iki müthiş macerası da dahil olmak üzere, bugüne dek katıldığı tüm büyük turnuvalara mağlubiyetle başlamış ve geri dönüş hikayeleri yazmıştı.
Büyük umutlarla geldiğimiz EURO 2020’de beklentilerimize yanıt bulmak ve umut dolu bir turnuva yolu çizebilmek için Galler maçı büyük bir fırsat.
Kalbimiz, bu kritik müsabakada Milli Takımımız ile atacak.